Bedre deresi’nin tabiî yatağı, günümüzdeki Su Yolu Caddesi’dir. Bedre deresi, Osmanbey Caddesi’ni ve Mesûdiye Caddesi’ni izleyerek Zindancık köyü yakınında Akçasu deresi ile buluşmakta idi.
Diğer yandan Bedre deresi’nin, ovaya indiği yerden itibaren dolgu toprak ile oluşturulan bir kanal aracılığı ile bir değirmen bendi oluşturulmuş ve bu bendin sonuna da suyla çalışan bir değirmen inşâ edilmiştir.
Söz konusu değirmen, 1949 yılında Nuri Doğrul adına çalıştırılmakta idi .
Değirmen ayağında oluşan su, açılan bir kanal ile eski balık pazarındaki “mini park”tan ve Uzun sokak’tan geçerek -takriben- günümüzdeki İnegöl Otogarı civarında Hocaköy deresi ile buluşmaktaydı.
Günümüzdeki Belediye çarşısı ve ilk belediye binası yapılıncaya dek bu “değirmen arkı”nın çevresinde tabakhâneler kurulmuş ve de işletilmiştir.
BEDRE DERESİ İNEGÖL’ÜN İÇİNDEN GEÇERDİ
Nihayet İnegöl Belediye Çarşısı’nın ve ilk belediye binasının yapılması gündeme gelince ;1883 yılında Bedre Deresi’nin ana yatağı, Îsâören Köyü’nden itibaren doğuya kaydırılmıştır.Mesûdiye köyü üzerinden geçerek Akçasu deresi ile buluşturulmuştur.
Bu arada günümüzde sanayi bölgesinde yer alan Ertuğrul Gâzî Caddesi de yeni açılan Bedre deresi ile bağlantılı bir kanal olarak “Tabakhâne deresi”ni oluşturmuştur. 1949 yılında bu kanal ve çevresinde yer alan tabakhânerler faaliyette idiler.
Açıkça görülüyor ki İslâhat devri’nde İnegöl’ de sanayi kuruluşu olarak su değirmenleri, yağ-hâneler ve de tabakhâneler faaliyettedir. Sosyal hayatı yakından ilgilendirmesi açısından İnegöl’deki Yıldırım, Sinan Bey ve İshak Paşa hamamları, çok önemlidir.
İNEGÖL’ÜN KÖYLERİ HAMAMSIZ OLMAZDI
İnegöl coğrafyasında yer alan köylere gelince ortak bir nokta olarak tesbit ettiğim bir gerçek, her yerli köyde bir “dede merkadi nin= hâtıra mezarı”nın ve de bir hamamın bulunmuş olmasıdır.
Araştırmalarım sırasında Çavuş Köyü’nü ziyaret ettiğimde doksan yaşının üstünde yaşlı bir zat, bana şöyle demişti: “Evlad! Bizim gençliğimizde hamamsız köye, imansız köy derlerdi.” diyerek temizlik konusunda gösterilen hassasiyeti hatırlatmıştı.
Su değirmenleri de yerli köylerin vaz geçemediği bir sanayi kuruluşu durumundadır. Domaniç derbendi’ni korumakla yükümlü olan “Mâz Ali = Muzal / Gündüzlü ” köylüleri, yerleşik düzene geçmeden önceki yıllarda “Yeldeğirmen -Tepe”de kurdukları rüzgâr gücü ile çalışan değirmenlerden de yararlanmışlardır.
Dağ köylerinde ve mezraalarda “hizar” kullanarak orman ürünü elde eden hızarcı ve bıçkıcıları da hatırlamak lazımdır.
“Turguteli”nde yer alan köylüler kestane, ceviz ve elma gibi meyvelerin yanı sıra kış mevsiminde, Uludağ’ın odununu; yaz mevsiminde de Uludağ’ın karını İnegöllülere satarak geçimlerini kolayca sağlamışlardır.
RECEP AKAKUŞ HOCANIN ESERİNDEN
DÜZENLEYİP YAYINA HAZIRLAYAN
AYHAN BAYRAKTAR