Özgür Yıldırım yazdı

Akşam yemeği için bütün aile sofraya oturduk.

Öyle havadan sudan konuşuyoruz.

Kim, bugün okulda ne yaptı?

Dersler, öğretmenler…

Arkadaşlar…

Boykota katılıyor musunuz?

Kantinde kola satılıyor mu?

Cipsin zararları…

Mevzularından…

Konu nasıl olduysa Dilan ve Engin Polat’a geldi.

2. sınıfa giden yeğenim; “Amca biliyor musun Polatlar çok para kazınıyorlarmış.”

“Hatta bu paralarla çevrelerine bir sürü harçlık veriyorlarmış” deyince

Benim 2. sınıfa giden oğlum da; “Evet abi” dedi (aralarında 6 ay fark var da)

“Hatta o paralarla aldıkları altın tozları var ya onlar sahteymiş”

“Bir de fincana yapıştırılan altın bir arma varmış, oda öyle” deyince

“Durun durun bakalım siz bunları nereden duydunuz?” dedim.

Tamam gazeteci olabiliriz ama

O kadar detay taşımıyoruz ki eve.

Çocuklar ne dese iyi?

“Biz okul da konuşuyoruz bunları.”

Şimdi biz dahil olmak üzere, birçok yayın kuruluşu bu arkadaşları durmadan yazıyor.

“Kim bunlar, nereliler ?”

“Kaç yaşındalar, bu parayı nereden buldular? “

Gibi sorular soruyoruz.

Birçok fenomen konuşuluyor…

Şulemsiler, kulaklarına bilezik takanlar…

Şifalı eldiven satanlar…

Durmadan güzellik merkezi açanlar…

Nasıl bir memleket burası?

Biz niye bu kadar zor para kazanıyoruz?

Kardeşim!

Her gün en az 12 saat çalıyoruz.

Yazıyoruz, çiziyoruz, tasarım yapıyoruz.

Baskı yapıyoruz.

Üretiyoruz….

Risk alıyoruz.

Bu işte bir yanlışlık yok mu yahu?