Nurettin Yıldız yazdı

Mü’min, imtihan için bulunduğu bu hayatı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışır. Mü’min olmak böyle bir himmeti gerektirmektedir. Hiç şüphesiz bu denli ulvî gayelerle yaşamak isteyen mü’min için ilim bir lüks değil, zarurettir.

Mü’min bilmeye mecburdur. Neyi ve ne kadar bileceği ise kabiliyetten kabiliyete, imkândan imkâna farklı olabilir. Mü’minlerden biri kütüphaneler dolusu bilmek zorunda olur diğeri ise bir cilt bile etmeyecek çapta bilgi ile sınırlı kalabilir. Bilmek ise herkes için ortak paydadır. ‘İkra’ ile başlayan kitabın mü’minleri olarak cahilliği benimseyemeyiz. Cahil kalabiliriz ama cahilliği benimseyemeyiz. Sürekli öğrenmek ve öğrenme heyecanı ile yaşamak idealimizdir.

Öğrenmenin tek yolu okumaktır diyemeyiz. Dinlemek de bir öğrenme yöntemidir. Kimi zamanlar dinlemek daha kestirme ve daha seri bir öğrenme yolu olur. Neticede mü’min, bilmesi gerekenleri biliyor olduğu sürece yapması gerekeni yapıyor demektir. Okumak ise kendi ürettiğini tüketmek türünden olacağı için her zaman öndedir. Mü’min okumalıdır, sözümüz her zaman geçerlidir. Mü’min okuma gayreti içinde olmalıdır, sözümüz süreklilik arz etmektedir.

‘Ne okumalı’ sorusunun cevabı onca okuma fırsatları yaşayan bu nesil için çetin gibi durmaktadır. ‘Mü’min’ ve ‘okuma’ kelimeleri bir araya geldiğinde belli bir heyecan hissedilir. Başta Kur’an’ımızın tefsirleri, hadis kitapları, fıkıh külliyatları, ağır felsefeler olmak üzere bir kitap birikimi edinilir. Âlimlerin o kitapları okuyup âlim olduklarını düşünerek, o kitaplar üzerinden okuma ve âlim olma arzusu peşine düşülür. Büyük hacimli kitaplar kitaplığa konduktan sonra hangi kitabı kim ne kadar okuyabiliyor sorusu ise cevabı zor sorulardandır. Merak etmekle başarmak aynı oranda yürümeyebilmektedir. Bu nedenle bugün hangi kitap kütüphanemizde bulunmalı ve biz onu okumalıyız sorusunun cevabı net olarak bilinmelidir. Bunu bilemezsek, onca kitap imkânına rağmen cahil kalmaya devam edebiliriz.

Bir dalda uzmanlaşanlar o dala ait eserleri bulunduracaktır elbette, bunu gündem yapmaya gerek yoktur. Bunun haricinde bir kitap sıralaması ise şarttır.

Bir numaralı kitabımız Kur’an olmalıdır. Kitaplığımızda bulunan kitaplar içinde de bir numara o olmalıdır, günlük okuma programımızda da o olmalıdır bir numara.

İkinci olarak da ilmihal kitabı kitaplığımızın ve okuma listemizin ilk adıdır. Ömer Nasuhi Bilmen’in İlmihal’indeki konular itibariyle bilgi ihtiva eden kitaba ilmihal deriz. O düzeyde bir kitabı anlayarak ve hazmederek okumadıkça bir mü’min, tefsir de olsa okuduğu, acili terk etmiş olmaktan kurtulamaz. İlmihal kitaplarındaki bilgi farz-ı ayın bilgidir. Tefsir kitaplarındaki her bilgi farz-ı ayın olmayabilir.

İlmihal kitabı için şunu da söylemeliyiz: Bir ilmihal kitabındaki bilgiler, bir kere okunup kitabın rafa kaldırabileceği bilgiler değildir. Günlük hayatı Müslümanca yaşama emelimiz devam ettiği sürece ilmihal bilgisine ihtiyacımız da devam edecektir. İlmihal kitabı bir kere değil sürekli taranan bir kitap olarak değil yeri masamız olan bir kitap olmalıdır. İmkânı olanlar da bir hoca nezaretinde onu okumalıdırlar ki, anladığını zannettikleri hâlde anlaşılmamış şeyler bırakmasınlar.

İlmihalden sonra ise tefsir de okunabilir, hadis de okunabilir, okunmalıdır da. Şu kadar ki, gerek tefsir ve gerek hadis kitapları, yazıldıkları seviyeye dikkat edilmeden okunduklarında bir sonuç getirmeyebilirler. Belki sakınca getirebilirler de diyebiliriz. Kitabın hangi seviyeye hitap ettiği ve okuyucunun o seviyeye mesafesi muhakkak bilinmelidir.

Kültür ve zekâ düzeyi uygun olanların diğer kitapları okumaları, ilim öğrenme sınıfına girer. Yeter ki okunmada önceliklilere dikkat edilmiş olsun.

Hangi yazarın kitabını okuyacağını ise ilmine ve takvasına itimat ettiği birine danışarak öğrenmelidir.

Kitap ve okumak bir ihtiyaçtır. Gıda gibi hatta ilaç gibi bir ihtiyaçtır. Şu kadar ki, gıda bile sıradan tüketildiğinde yan etkisi ağır olabiliyor. Kitap gıdadan daha ağır yan etki yapabilir.