En iyi taklit dahi taklit olmaktan kurtulamaz. Peki biz ne zaman kurtulacağız taklitlerden? Ne zaman kendimiz olmanın haklı gururunu ve onurunu yaşayacağız?
Etrafıma bakıyorum firmaların isimlerinin %80'nin adı yabancı. Neden? Neden? Türklüğümüzden mi, Türkçemizden mi utanıyoruz? Atıyorum melek değil de angel deyince daha mı anlamlı oluyor?
Türkçe anlatamadığımız ne var ki bunu başka dillerle anlatmaya çalışıyoruz? Neden ben üzerinde Kaliforniya yazan bir tişört giyeyim? Neden Kaliforniya İnegöl'den veya Yozgat'tan daha değerli olsun? Kime göre neye göre?
Belki de haklıdır insanlar. Yıllarca bize bizim eksik- beceriksiz- güvenilmez-hilekâr olduğumuzu empoze ettiler. Hatta biz bile kendimizi böyle konumlandırdık. Her ne kadar zaman zaman yolumuzu- yönümüzü şaşırmışsak da bu milletin özü değişmez.
Biz ki hem millet olarak hem din olarak onurun- şerefin- merhametin- dürüstlüğün- mertliğin ve cesaretin adayları-taliplileri değil miyiz? Üzerimizdeki tozu silkelesek emin olun altından bunlar çıkar.
En basitinden insanım diyebilen hiç kimsenin içinin acımadan bakamayacağı Gazze’ye destek veren medeni batı gerçekten medeni mi- adaletli mi? Yoksa bize yutturulan ve inandırılmaya çalışılan koca bir yalan mı? Ben çok bilmiyorum ama içinde olanlar daha vakıftır olaya: Bakıyorum İnegöl'e neredeyse Avrupa'yı besleyecek.
Birçok önemli firmanın kumaşı veya malları İnegöl’den gidiyor. Kot kumaşları dünyaya İnegöl'den dağılıyor. Meyvesi- tarım ürünleri İnegöl'den. Mobilyası ha keza. Daha niceleri… Biz üretiyoruz. Biz üretebiliyoruz. Peki sorun ne?
Sorun şu ki biz başkası için üretiyoruz. Yani şöyle ki: Bizim şekerimiz var- unumuz var- yağımız var ve bunları biz ürettik. Lakin elin oğlu bunları karıştırıp bu helvayı ben yaptım diye mührünü basıp bize geri satıyor. Yani biz marabayız. Ucuza- dişini tırnağına takıp çalışan, en güzelini yapabilen ama kendi adını koyamayan, bu işi organize edemeyen marabalar…
30 yıl önce Denizli'de üretilmiş bir nevresim takımı almıştım. 30 yıldır eskitemedim. Biz istersek en iyisini yapabiliyoruz. Bu potansiyelimiz var. Ancak bu firma pek çokları gibi kayboldu gitti. Neden çünkü sermayesi güçlü firmalar yerli sermayenin önünü kesiyor ve seni maraba olmaya mahkûm ediyor.
Neden yerli malı almamız gerektiğini anlıyor musunuz? Neden kendimiz olmamız gerektiğini, neden İsrail ve hatta bütün yabancı ürünleri boykot etmemiz gerektiğini, neden milli duruşumuz önemli? …
Türkçe konuşmamız- firmamızın adını Türkçe koymamız. Kendi özümüze dönmemiz- çocuklarımıza ulvi değerlerimi aktarmamız. Kısaca kendimiz olmamız…
Nasıl yapacağız diyenlere naçizane; İnsan hayal ettiği kadardır diyorum. Hayallerimiz ne kadar geniş olursa iştiraklerimiz de o kadar güçlü ve geniş olacak.
- Her fikre açık olmak ve değerlendirmek ( Ben babamdan böyle gördümün ötesine geçmek)
- Kendi küçük dünyamızda kalmayıp bütün dünyadaki örneklerine bakmak ( Herkesin herkesten öğreneceği bir şeyler vardır yeter ki talip olsun)
-Teknolojiyi iyi kullanmak (reklam-satış- e-ticaret- bağlantılar)
Bütün bunları yaparken kendi özümüzle var olmak (sözünde durmak- dürüst olmak- güvenilir olmak)
Artık bütün dünya bir alışveriş merkezi olduğu için en küçük firma dahi e-ticaretle dünyaya açılabilir. Bakıyorum Yahudilere kendileri bir şey üretmiyor. Bütün dünyada nerede rüştünü ispat etmiş, tutulan bir ürün üretmeyi başarmış ve işleri iyi giden firmaya gidiyor çokça para verip işin üstüne konuyor.
İşte burada bizim milli duruşumuz çok değerli. Sırf çok para veriyor diye kendi üretimimizi yabancılara satmamalıyız.
Bunun bir adım sonrası; üretimi kendine ait olmayan bir Türkiye. Bir adım sonrası ekonomisi kendisine ait olmayan bir ülke.
Böyle bir ülkede hangi atılımını- bağımsız hangi fikrini gerçekleştirebilirsin, Maddi açıdan esir olan kendi kültüründe özgür olabilir mi?
İşte her anlamda esir oldun gittin. Gün olur devran döner sonra biz deriz ki;Bu yabancılar çok iyi AGA…
Rumuz: Cahildim Dünyanın Rengine Kandım