Yıldırım Müftülüğü Uzman Vaizi / Fuat Keskin'in köşe yazısı
Evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden azad olan mübarek ramazan ayını geride bıraktık. Oruçla bedenler ve nefisler terbiye altına alındı. Bir kez daha sabrı, yardımlaşmayı, paylaşmayı, özveriyi öğrendik. Dünya nimetlerinin bir sınav olduğunu; gelip geçici olanın değil, kalıcı ve ebedî olanın insanı yücelttiğini anladık. Gönüller, manevî huzur ikliminde bir ay boyunca yıkandı.
Bu duygularla ramazanda kazandığımız bu güzel haslet ve yüksek değerleri, ramazan sonrasında da koruyup yaşamak oldukça önemlidir. Zira Yüce Allah’a karşı sorumluluğumuz sadece Ramazan ayına mahsus değildir. Ramazan ayında yoğun bir ibadetle vaktimizi geçirmeye çalıştık. Namazımıza, cemaate devam ettik. Muhtaçlara yardım ettik. Günahlarımıza tövbe ettik. Bunlara ve diğer dini görevlerimize ramazan sonrasında da devam etmeliyiz.
Rabbimiz “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” emriyle, son nefesimize kadar sorumluluğumuzun devam ettiğini bizlere açıkça bildirmektedir. Zira sorumluluk; bireylerin üzerine düşen vazifeleri yerine getirmesi, etken olduğu olayların sonuçlarını üstlenmesi, kendi faaliyetlerinden doğacak her türlü neticeyi kabul etmesi anlamına gelmektedir. Ramazan ayında camileri doldurup cemaatle namazlarımızı eda ettik. Bu alışkanlığımızı devam ettirmeliyiz. Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz: “Cemaatle kılınan namazın sevabı, yalnız başına kılınan namazdan yirmi yedi derece efdaldir .” buyurmaktadır. Cemaatten mazeretsiz olarak geri kalmamaya gayret etmeliyiz.
Ramazan-ı Şerif ayından sonra da müslüman, ihtiyacı bulunan kardeşine yardım elini uzatmak zorundadır. Müslüman, darda kalana yardımcı olur, zorluk içinde olanı genişliğe çıkarır, korku içinde olana güven verir, aç olanı doyurur, kamunun yararını sağlamak için kendi üzerine düşen görevleri yerine getirir. Zira bu görevlerin yerine getirilişi aynı zamanda bir ibadettir. Müslüman, sahip olduğu ayni ve nakdi mallardan muhtaçların ihtiyaçlarını gidermekle yükümlüdür. Komşusu açken kendisi tok olmayı hiçbir zaman düşünemez.
Dünya tarihinde yardımlaşmanın en güzel örneklerinden biri de “Fıtır” sadakasıdır. Bu emsali olmayan bir dayanışma örneğidir, her türlü övgüye lâyıktır. Zira hiçbir karşılık beklemeden diğerine yardım eli uzatılmaktadır. Her yıl fakir Müslümanların bile fitre sadakaları ile kendilerinden daha düşkün olanlara maddi yardımda bulunmaları övülmeye lâyık bir meziyet değil midir? Cenâb-ı Hak rahmete ulaşmanın yolunun yardımlaşmaktan geçtiğini Kur’an da açık bir şekilde beyan ediyor: “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça, iyiye ve takvaya eremezsiniz.”
Şüphesiz nefislerini kontrol altında tutan, Yüce Allah’a ve topluma karşı sorumluluklarını yerine getiren müminler, ahiret yurdunda kârlı çıkacaklardır. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor: “Allah katında amellerin en güzeli, az da olsa devamlı olanıdır.” Bizleri, daha nice ramazanlara sıhhat, afiyet ve gönül huzuru ile ulaştırmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyorum.