Ahmet Taşgetiren'in köşe yazısı.
RAMAZAN’IN TANIKLIĞI-1999
Bugün Ramazan''ın ilk Cum''ası... Ramazanınız ve Cum''anız mübarek olsun. Eşim, Ramazan dolayısıyla, yurdumuzda binlerce yüzbinlerce evde olduğu gibi evimizde Kur''an mukabelesi okunmasını istedi. Şimdi çevreden hanımlar ve genç kızlar buluşup, birlikte Kur''an okuyorlar. İçimde büyük sevinç var. "Kur''an okunan ev" diye bilinecek evimiz. Bir tanıklık alıp gideceğiz öbür dünyaya...
Bunu çok önemsiyorum. Ellerin, ayakların, taşın toprağın tanıklık edeceği bir dünyaya doğru gidiyoruz. Secde ettiğimiz taş, toprak da tanıklık edecek, gülümsediğimiz çocuk da, elinden tutup karşıdan karşıya geçirdiğimiz yaşlı hanımefendi de... Hele Kur''an''ın tanıklık etmesi..."Yâsîn... Vel Kur''an-il hakîm... Yâsîn... Hikmetler yüklü Kur''an şahit olsun ki..."
Edirne Selimiye Camii''ni ziyaret etmiştim bir keresinde... Sütunlara, kornişlere, mukarnaslara, tezyinata baktım, her birini taş taş, renk renk, kıvrım kıvrım öpmek geldi içimden. Sanki Sinan, taşı-toprağı her bir nesneyi, Allah''a kulluk edilecek bir mekân için seçmiş, yerli yerine koymuştu. Sürekli ibadet halinde bir yapı çıkmıştı meydana... Taş taş öpmek geldi içimden, caminin her karesinde secde etmek geldi... Bir secde izim kalsın zemininde, bir dudak izim kalsın göklere yükselen sütununda, bir göz izim kalsın kubbelerinde... Selimiye''den bir tanıklık taşımak istedim geleceğin dünyasına...
Ya şu, deprem bölgesi camileri... Çadırlardaki teravihler, Cum''alar... Soğukların göbeğinde açılan iftarlar, çilelere eşlik eden sahurlar... Annelerin "eski günler" hasreti, babaların yürek sancısı, çocukların her şeye rağmen oruç ve iftar sevinci... Hanginiz deprem bölgesinin acıları içinde yaşanan1420-1999 ''Ramazan''ından bir iz kalsın istemezsiniz hayat kitabınızda? Böyle bir acı yaşanmış ve biz, bir buğulu iftar çorbasında tuz olamamışız, teravih kılınan buzlu bir çadırı nefeslerimizle ısıtamamışız, bir depremzedenin yüzüne gülümseme halinde yayılamamışız... Bir çocuğun başında şefkat olup dolanamamışız...
"Vakte doğmak..." inanan insanın belki en belirleyici özelliği... Vakti kuşanmak.. Vaktin gereğini ifa etmek...Deprem yarasında sargı olmak, demek bu...Bir çadırda teravih kılmak, içimde müthiş bir tutku halinde büyüyor onun için... Bir ninenin duasına amin demek, hasret olup yumaklaşıyor... Eşlerimiz sabahlar, akşamlar boyu deprem annelerinin yanında oturup gözleme açsalardı, bizler sahurlar iftarlar boyu çorba dağıtsaydık çadır çadır... Bir delikanlı ile birlikte ömrümüzün en güzel teravihlerinden birisini kılsaydık çadırın soğuk ikliminde...
Kur''an''a gömülmüş anneler görüyor gözlerimiz deprem bölgesinde... Başlarında beyaz tülbentler... Ne unutulmaz güzellik bu, ne doyulmaz heyecan! Bu yıl, Ramazan, Kur''an ve deprem acısı birlikte ulaşacaklar Rabbin katına... Ramazan acılara tanıklık edecek, Kur''an buruk yüreklere ve acılar Kur''an''la Ramazan''la buluşmuş insanlara... Bu, reddedilmez bir dua demek, inanıyorum. Bu denklemden rahmetler doğacak...
Bir tanık edinmeli diyorum bu mevsimde... İbadetlerimizden bir tanık... İnfaklarımızdan bir tanık... İnsan ilişkilerimizden bir tanık... Sevgilerimizden, acılarımızdan, duygularımızdan bir tanık... En çok da Kur''an''ı tanık edinmeliyiz.Öpüp başımıza koyarız Kur''an''ı biz.
Ne güzel bir dostluktur bu. Ramazan''da bu dostluğu sayfa sayfa, harf harf geliştirmeliyiz. Koklamalıyız Kur''an''ın yapraklarını... Onu, şöyle bir sıcak dost gibi, bir çocuğun kitapla bütünleşmesi gibi bağrımıza basmalıyız, ısınmalıyız onunla... Harf harf öpmeliyiz... Evet öpmeliyiz. İçmeliyiz Kur''an''ı... Demek istediğimi anladığınızı umuyorum. Bir harfi tanıklık etsin, bizim Kur''an dostluğumuza... Kitab Rabbin hitabı... Her kelimesindeki sırrı çözmeli, onunla yepyeni dünyalar kurmalıyız. Kendi dünyamızı depreme dayanıklı hale getirmenin sırrı var belki onda... Onu yakalamaya çalışmalıyız.
Ramazan bir arınma mevsimidir. Kur''an çağlayanı, yürek arındıran bir ebedi akıştır. Bu mevsimde ona vermeliyiz yüreklerimizi ve mevsimin sonuna, arı-duru kalblerle çıkmalıyız. O zaman haydin duaya, avuçlar dolusu, yürekler dolusu, evler, obalar dolusu... Camiler, çadırlar dolusu... Kur''an''ın harfleri sayısınca, masum bebelerin saçları sayısınca... Öksüz, yetim çocukların gözleri sayısınca...
10.12.1999 AHMET TAŞGETİREN