“İnsan, öldüğünde onu üç şey takip eder: malı, yakınları ve ameli. İkisi, geri döner: malı ve yakınları... Ameli onunla birlikte kalır.” Ahiret yolculuğuna birlikte çıkarlar.
İşte dermanın biri de budur: salih amel. Doğumla ölüm arasında yapa geldiğin her şey amel defterine yazılmıştır. Derman sağ taraftaki meleğin oraya güzelce yazdıklarındadır.
“Canım tenimden üzüle, gitmek yararı düzüle.
Bu suret nakşı bozula, acep no’la benim halim.”
Can, tenden yani bedenden çıkmaya ayak ucundan başlayacak. Üzüle kelimesi eski Türkçe olduğu için tahmini olarak cümlenin girişinden “süzülmek” ya da “büzülmek” manasına gelir diye tahmin ediyorum. Zira klimal fotoğraf makineleriyle son 8 saniye içinde ruhun bedenden çıkışını çekmişler. Enerji yüklü vücudun her tarafı ışıl ışıl. Ruh, önce ayakları terk ediyor, sonra dizleri, sonra bel sonra boğaz kısmını terkedince beden klimal makinede görünmez oluyor. Böylece can kuşu ten kafesini terk etmiştir. Peygamber Efendimiz (sav) de ruhun çıkışını, “dikenli bir teli yünün içine batırıp çekmek” gibi teşbih etmiş.
Gitmek zamanı gelmiş. Ruh beden denen gurbet elden ayrılmış ve berzah alemindeki yerine kavuşmak için yola çıkmıştır artık.
İnsanın saçını, kaşını, kirpiğini, kulağını, burnunu, gözünü, ağzını, dudağını, çenesini mükemmel bir ölçüyle yaratmış olan Allah şimdi ölümle bu nakşettiği güzellikleri bozmak istemektedir. İnsan ölümünden sonra burnunun ucu düşer, derler. Yavaş yavaş ten çürür ve kemikler kalır.
Bu hallerin yaşandığı kabir hayatı, ahiret menzillerinin/duraklarının ilkidir. Orası ya bir cennet bahçesi olacak ya da bir cehennem çukuru insan için. İşte o zaman ne olacak bizim halimiz diyor, şairimiz.
“Dünya donların soyucak, yuyucu tenim yuyacak.
İletip kabre koyacak, acep no’la benim halim.”
Fani olan dünyaya ait her şeyler, dünyada kalacak. Güvenebileceğin dünyalık hiçbir şeyi yanında taşıyamayacaksın. Markalı elbiselerin malın, mülkün, rutben, makamın... Hiçbir şey senin ile birlikte olmayacak artık. Artık sen başka bir alemin yolcususun. Ve gassal (Arapça bir kelimedir, guslettiren anlamında) Türkçe karşılığı ise yuyucu demektir. İslam dininin, insanın mahremiyetine değer vermesini ölüm anında bile izleyebiliyoruz. Gassal ölmüş insanı yıkarken onun avret mahallini görmez. Erkekler, göbekle diz kapağı arası; kadınlar da ise göğüsler üstünden diz kapağı arası örtülür ve öyle yıkanılır.
Ölüm çok zordur, insanın vücudundan değişik sıvılar gelebilir. Bu sebeple tertemiz olarak Allah'ın huzuruna gitmesi için insan guslettirilir ve öylece kefenlenir. Kadınları, kadın gassal; erkekleri erkek gassal yıkar ve kadınlar mezara indirilirken kabrin üzerlerine bir çarşaf gerilir yine mahremiyetine dikkat edilir.
Ölüye bu kadar tesettür konusunda dikkat eden bir dinin mensupları olarak sokaklarda gezen ve “Müslümanım” diyen gençlere ne dememiz gerekiyor, varın siz düşünün.
Söylenecek çok söz var ama burada kesmek gerekir vesselam.
AHMET TAŞTAN