Yeryüzünün en onurlu insanları kabul edilen Hamas'ın büyük dirilişi olan Aksa Tufanı direnişinin birinci yıl dönümü sebebiyle İnegöl'de daha önce yapılmamış (İnegöl STK’ları olarak) bir eylemi gerçekleştirelim diye starbucks'ın önünde toplandık. Özel mülkiyet denilerek izin verilmediğini öğrenmiştik. (Lakin İsrail kimden izin alıp da her yeri bombalıyor ki masum çocukları öldürüyor. ) Belki bu anlamsız gelecek bir sebep olsa da “sosyal medyada yankı yapsın” düşüncesiyle Sivil Toplum Kuruluşları olarak böyle bir eylemle günü anlamlandıralım istedik.
Konuşmacı arkadaşımız sesinin en yüksek tonuyla, titreyen ellerinin sarsıntı içinde ve yüreğinin tüm samimiyetiyle haykırdı: “İlla sizin çocuklarınız mı ölmesi gerekiyor?İlla bizim evlerimizin mi yıkılması gerekiyor?” gibi herkese dokunacak sözler söyledi.
Birkaç slogan: “Katil İsrail, Ortadoğu’dan defol; Katil İsrail Filistin’den defol!” gibi haykırdık. 10 dakika sürmeyen eyleme görsellerle ve taklidi bebek cesetleri ile hissiyat kazandırılmaya çalışıldı...
Bu hadise sosyal medyada paylaşılınca kim/ler/den para aldığı bilinmeyen troller vb.leri aleyhimize bir sürü söz yazdı. İroni, hakaret, alay ne varsa sıra sıra.
Yani bir faydası olsun diye çabaladığımız, bir farkındalık, bir uyanış, bir diriliş ya da bir direniş ruhu olsun diye haykırdığımız bu hakikatler, birilerine sanırım fazla .... (Kelime ağır geldiyse dokundu diye yazalım.)
Zaten ezberlenilmiş çaresizlikle söylenen hatta oturduğu yerde söz hakkı varmışçasına konuşan üç beş kendini(n ne olduğunu )bilen insan tarafından protesto edildi.
Madem ki parmakların yazabiliyor... Madem ki kafan 3-5 tane kelimeyi bir araya getirebiliyor... O zaman namluyu zalim İsrail'e çevir.
Burada, bu ülkede, bu ilçede senin gibi yaşayan ama yüreğindeki acıyı bir şekilde ifade etmeye çalışan bu insanlara yöneltmenin ne anlamı var?
Bazen insan böyledir, yani bazıları böyledir; kendi yapamaz, yapanları görünce kendi eksiğini, kusurunu, acziyetini görür ve bunu kapatmak için de tepki verircesine davranır.
Buna bir misal olarak şu kültür parkın içinde namussuzluk yapanı tespit eden görevli özel güvenlik arkadaşlar, kızın annesini çağırır. O anne kendi açığını kapatmak maksadıyla adeta haykırmış görevliye: “Kızımın namus bekçisi sen misin?” diye.
Her zaman söyledim, söylerim: “Kızının namus bekçisi kimdir?” Sen olman gerekmiyor mu anne olarak, baba olarak. İnsanların kendi açığını/zayıflığı tespit edildiğinde ne için böyle lüzumsuz bir şekilde bağırır. Suçunu kapatmak için değil mi?
İşte bu boykot eylemlerine, protesto yürüyüşlerine, mitinglerine, araba konvoylarına olumsuz kalem oynatanların hali de örneğini verdiğim anne gibidir bence.
Kendileri yapmazlar ya da yapamazlar ama yapanlara da engel olurlar. Esas itibarıyla durdukları yer, yüzünün döndükleri yön maalesef İsrail çıkarlarına uygundur.
O gün eyleme katılmayıp gelemeyen herkes, niyetlere göre değerlendirilir. Bazıları hayatlarını öyle anlamlandırır. Tarih boyunca olan hep budur ya da bunun gibidir.
Uyarıcılar, toplumu uyarırlar ve sayıları her vakit azdır. Uyardığı zaman rahatsız olanlar, uyaranları da uğursuz kabul ederler. Halk kafası güçlüden yana tavır takınır. Bazıları da adamlıklarını kaybetmiş olarak.
Ama bir de uyandırmaya çalışan insanları durdurmak isteyenler vardır. İşte bunlar hangi taraftan? Bu engelleyenler de iyilik düşmanıdır.
AHMET TAŞTAN