Recep Akakuş yazdı
Kuruluşu itibariyle İnegöl’ün tarihi, milattan önce iki binli yıllara kadar gitmektedir. Günümüzde belediye binası olarak kullanılan eski hükümet konağı’nın yapımı sırasında gerçekleştirilen kazılardaelde edilen arkeolojik bulgular, İnegöl-Höyüğü’nün milattan önce 2000 yıllarında meydana getirildiğini ortaya koymuştur. Bir höyük diğer ifadeyle-yapay bir tepecik üzerine kurulmuş olan İnegöl kasabası, Akhisar ve Kulacahisar güzergâhından geçen tarihî İpek Yolu’nun interlandı/arka planı olarak tesis edilmiştir. Çünkü her iki hisar, köprü ve Sırt yollar ile İnegöl’e bağlanmış ve burası, bir çeşit, korsan yatağı ve üssü olarak kullanılmıştır. İnegöl’e -ilk defa- isim olarak verilen Modra sözcüğü de bunu çağrıştırmaktadır.
İnegöl’de ilk yerleşim, halkın “yokuş” adını verdiği höyük üzerinde olmuştur. Asırlar boyunca da yerleşim alanı, höyüğü aşmamıştır. Ancak yöre, Türk hâkimiyeti altına girdikten ve Yıldırım Beyazıt, Anadolu’da Türk birliğini kurmaya karar verdikten sonra İnegöl’de yerleşim alanı, höyük’ün dışına taşmış ve günümüzdeki Cuma Cami,höyük’ün güney kenarına inşa olunarak kasabanın, bu istikamette gelişmesine -fiilen- başlanmıştır.
Unutulmamalıdır ki Türk- İslâm geleneğinde yerleşim alanları, mabed çevresinde oluşturulur. Bu nedenle, Turgut Alp, İnegöl’ü fethedince buraya yerleşmemekle birlikte buranın emniyetini sağlamak ve sosyal hayatı canlandırmak üzere; gerekli tedbirleri almıştır.
Şöyle ki: Günümüzde Sinan Bey Mahallesi olarak bilinen sahanın, tam ortasına bir zaviye tesis eylemiş ve bu zaviye aracılığı ile hem dinî ihtiyaçlar hem de sosyal ihtiyaçlar karşılanmıştır.Çünkü bu dönemde zaviye kavramı, misafirhaneli-mescid, anlamında kullanılıyordu. Orhan Gâzî’nin, bu zaviyede hizmet görecek olan imam ve hatiplere, çiftlik ve mezraa vakfettiğine şahit olmaktayız.
Tarihî belgelerdeki işaretlere göre İnegöl, Türk hâkimiyetine geçince önce; kasabanın merkezinde bir zaviye tesis olunmuştur. Bu zaviyenin yeri, günümüzdeki Sinan Bey Camii civarıdır.
Sonra askerî eğitimlerin yapılacağı atış-alanı tesis edilmiştir ki, Diğrîhî Çayırı veya İrmyâz adı verilen bu yer de Kāsım Efendi Camii civarındadır.
Daha sonra da ticarî faaliyetlerin yapılacağı ve kervanların konup göçeceği bir ticaret bölgesi tesis edilmiştir ki, Nakkârezen Çiftliği adı verilen bu mahal de İnegöl-Kırcalı Camii ile İnegöl-Sanat Okulu’nun bulunduğu alandır.
Türk hâkimiyetine geçtiğinde İnegöl,işte böyle, tek bir merkez mahalleden ibarettir.Yıldırım Beyazıt’in yaptırdığı Cuma Camii ve Yıldırım hamamı ile kasaba, yeni bir hüviyet kazanmış ve merkez mahalle, Cuma Camii etrafında oluşan yeni bir mahalle ile bütünleşerek tek, fakat genişletilmiş bir mahalle olarak değerlendirilmiştir. Adına da Câmi-i Kebir Mahallesi veya Câmi-i Şerif Mahallesi denmiştir.
Yıldırım Beyazıt’in,inşa ettirdiği hamamı, yeni camiin yakınına değil de merkez mahallenin ortasında yer alan Zaviyeli Mescid yakınına inşa ettirmiş olması, dikkat çekicidir.
Yıldırım Hamamı’nın bu durumu nedeniyle bazı tarihçiler, yanlış değerlendirme yaparak İshak Paşa Hamamı’nı Yıldırım hamamı zannetmişlerdir. Günümüz Belediye binasının yeri, o devirde İnegöl Tekfuru’nun saray mahallidir. Tahrir defterlerinde burası, saray yeri ve çayırı olarak tescil olunmuştur ki daha sonraki dönemlerde buraya Osmanlı döneminde Emlâk-ı Şâhâne binâsı, yapılmıştır. Tanzimat sonrası dönemde hükümet binası olarak kullanılan bu bina, 1940’lı yıllarda yıkılmış ve cumhuriyet devrinin prestij binalarından olmak üzere bugünkü kübik bina, inşa olunmuştur. (DEVAM EDECEK)