Recep Akakuş yazdı
Ertuğrul Gâzî, Karakeçili Aşireti’nin reisi olarak bu aşireti, Dicle-Fırat Havzası’ndan Kuzeybatı Anadolu’da yer alan Sakarya Havzası’na taşımış ve bu coğrafyada Söğüt merkez olmak üzere aşiretine bir yurt sağlamıştır.
Ertuğrul Gâzî’nin, soy-kütüğü açısından Oğuzların Kayı-Boyu’na mensup olduğu kesindir. Gerek şifahî geleneğin ve gerekse Osman ve Orhan Gâzî adına bastırılan sikke/madenî paralarda bunu görmekteyiz.
Babasının Gündüz Alp olduğu da kesindir. Ancak: hem Selçukîlerde hem Danişmend oğullarında ve hatta İlhanlılarda örneklerini gördüğümüz şekilde İslâmî geleneğe uygun olarak Gündüz Alp,Süleyman Şah adını almış ve bu isimle şöhret bulmuştur.
Hiç şüphesiz, bu ismi alırken, Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu olan Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın adından esinlenilmiş olunabilir. Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın oğlu olan ve Haçlı ordularına kan kusturan Sultan I. Kılıçaslan dahî babasının adı ile şöhret bulmak istemiş ve “Süleyman Şah” adıyla tarihî belgelere geçmiştir.
Bu nedenle, Ertuğrul Gâzî’nin babası, Gündüz Alp’in, Süleyman Şah adını alması ve bu isimle şöhret bulması yadırganacak bir durum değildir.
Ertuğrul Gâzî’nin annesi, Hayme-Ana diye şöhret bulmuştur. Kocası Gündüz Alp’i Caber Kalesi civarına defnettikten sonra oğulları ile birlikte O da yurt edinme serüvenine katılmış, oğullarından Ertuğrul ve Dündâr’ı tercih ederek Erzurum-Pasinler’den kalkmış, Söğüt ve Domaniç coğrafyasına gelmiştir. Uzun yıllar burada yaşadıktan sonra bir yayla dönüşü, Domaniç-Çarşamba Köyünün kurulduğu yerde vefat eylemiş, vasiyeti gereği, buraya defnedilmiştir.
Onun kabri de -tıpkı- eşi Gündüz Alp/ Süleyman Şah adına, Caber Kalesi civarında yapılan Mezar- Türbe gibi ziyaretgâh olarak kullanılmıştır. Başta Karakeçili Aşireti olmak üzere bütün Oğuz boylarına mensup aşiretler, bu ziyaretlerini günümüzde bile hâlâ devam ettirmektedirler.
Ertuğrul Gâzî, hayatının -takrîben- kırk yılını Ahlat çevresinde geçirmiştir. Çünkü 1071 Malazgirt Meydan Savaş’ından sonra, Oğuz boyları -özellikle- Kayı Boyu’na mensup aşiretler, Dicle ve Fırat Havzası’nı yerleşim alanı olarak seçmişlerdir.
Yönetim açısından da bazan Ahlat merkezli Sökmenoğulları’nı, bazan da Mardin merkezli Artukoğulları’nı seçmişlerdir. Anadolu Selçuklu Devleti’ne ikbal ve yükselme devrini yaşatan Sultan I. Alaaddin Keykubad’ın hükümdar olduğu dönemde Erzurum Pasinler’den hareket edilerek batıya göç edilmiş ve iki aşamalı olarak Söğüt- Domaniç coğrafyasına gelinerek yerleşilmiştir.
1230 ve 1231 yıllarında gerçekleştirilen askerî bir harekât sonunda elde edilen yeni yurtlarında Ertuğrul Gâzî, elli yılı aşkın bir süre yaşamıştır. 1281 yılında öldüğünde de -bileğinin gücüyle alarak- yurt edindiği Söğüt’e defnedilmiştir.
Ertuğrul Gâzî’nin yeni yurdundaki pozisyonunu, şu benzetme ile daha iyi açıklamış oluruz: Ertuğrul Gâzî, Söğüt Kasabası’na oturmuş, yüzünü batıya yöneltmiş, bir ayağını Domaniç Dağları’na diğer ayağını da Cebel-i Ermeniye adı verilen Ahî Dağına uzatmış bir adam görünümündedir. İki ayağı arasında İnegöl Ovası yer almakta ve de buranın Bizanslı yöneticisi Aya-Nikola bulunmaktadır. (DEVAM EDECEK)