Recep Akakuş'un köşe yazısı.
Buraya kadar yaptığımız incelemelerden anlaşıldığı üzere; esas itibariyleü İnegöl coğrafyası, dışa kapalı bir coğrafyadır.
“Derbent ” ve “Bel ” tabir edilen üst ve de vadi geçitler ile diğer il ve içlere açılmaktadır.
Antik çağda yılın üç mevsiminde göl ve bataklık olan bir arazide yer alan küçük bir “höyük” üzerine korsan yatağı olarak kurulmuş olan İnegöl, tarihi ipek yolunun Bursa ayağı üzerinde yer alan Kolcahisar ve Akhisar kaleleleri ile irtibatlı olarak tesis olunmuştur.
Antik çağda Bitinlerin ve Romalıların hakim olduğu dönemde “Modra”, adı ile anılarken Bizansı’n hâkim olduğu devirlerde “Antiktoma” ve “Anjelokoma” isimleri ile anılmıştır.
1930’lu yıllara kadar tüm tarîhî süreç boyunca da İnegöl coğrafyası ile Tomaniç coğrafyası, idârî yönden birlikte değerlendirilmiştir.
Ancak 1930’ lu yıllara gelindiğinde Tomaniç coğrafyası, idârî yönden, İnegöl’den ayrılmış ve müstekıl bir ilçe olmuştur. Tarihî sü- reç içinde yaşanan ekonmik evreleri değerlendiriken bu durum, mutlaka göz önünde tutulmalıdır.
Bir tarafta yılın üç mevsiminde su ve batak kaplı bir göl, diğer yanda plato ve yaylalardan oluşan kıraç bir arazi…
Tomaniç yaylaları, arada kalan Domaniç sıra dağları. Yakın çevrede ise İnegöl Ovası’nı çevreleyen Uludağ ve de Ahî Dağı…
İşte böyle bir coğrafi ortamda gösterilen ilk ekonomik faâliyet, hiç şüphesiz, hayvancılık olmuştur.
Kıraç yörelerde keçi ve koyun cinsi küçükbaş hayvan yetiştirilirken sulak ve batak arazilerde de sığır ve manda cinsi büyükbaş hayvan yetiştirilmiştir.
Ardından da bu hayvanlardan elde edilen ürünlerin değerlendirilmesi için Ahî Geleneği ölçüleri içinde debbağlık ve mandıracılık sanatı gelişmiş, tabakhaneler ve de süthaneler tesis olunmuştur.
Zamanla sulu ve susuz tarıma geçilmiş; İnegöl Ovası’nda geniş çapta pirinç üretimi yapılırken kırsal alanlarda susuz tarım ürenleri ekilmeye başlanmıştır.
Ormandan açılan yerlerde susuz da olsa bu topraklar erozyona üğrayıncaya dek çok güzel tarım ürününün yetiştirilmesine vesile olmuştur.
Diğer yandan başta kestane olmak üzere; ceviz, elma, fındık, kiraz, erik ve benzeri meyvalar, yetiştrilerek değerlendirldiği gibi tarihî süreç içinde ekonomik gelişmeler, yöreye gelen mihacirler vesilesiyle, yeni ufuklara doğru kanat açmıştır.
İpek böcekçiliği, tütün üreticiliği ve pancar üreticiliği gibi sınâî ürünlerin de yetiştirlmesine başlanmıştır.
Yörede bol miktarda orman bulunduğu için ormen ürünleri değerlendirilmiş; hızarlar, bıçkılar, lobuthaneler kurulmuş, marangozluk ve de arabacılık saanaatı hızla gelişmiştir. Sandalyacılıkla başlayan ağaç sanayi, 1960’lı yıllardan sonra mobilyacılığa dönüşmüştür.
RECEP AKAKUŞ HOCANIN ESERİNDEN
DÜZENLEYİP YAYINA HAZIRLAYAN
AYHAN BAYRAKTAR