Recep Akakuş yazdı

Anadolu’da dînî duyguların canlı tutulması için kandil adı verilen mübarek gecelerde dînî içerikli kutlamalar yapılması, hem halkın dinî duygularının kuvvetlenmesine hem de millî birliğin güçlenmesine vesile oluyordu. Bu kandil gecelerinden Regâib Kandili ile Velâdet Kandili kutlamalarının -köyümüze mahsus- bir ayrıcalığı olduğuna şahit olmuşumdur. Bunlarla ilgili çocukluk hatıralarımı-bütün canlılığı ile –hâlâ- hatırlıyorum:

VELÂDET VEYA SÜT MEVLİDİ: ürkiye’de Müslümanlar tarafından kutlanmakta olan beş kandil gecesinden en canlı ve hareketli bir tarzda kutlanan Kadir Gecesi’dir. Kadir gecesi, yıl içine serpiştirilmiş olan beş kandil gecesinden sonuncusudur.

İslâm bilginlerinin, ortak görüşü dikkate alınarak, Ramazan ayı’nın 26. gününü, 27. gününe bağlayan gece, Kadir-Gecesi olarak kutlanır.

Kandiller arasında heyecanla kutlanan kandil gecelerinden bir diğeri de Hz. Peygamber’in doğum gecesi olan Velâdet Kandilidir ki, kamerî takvime göre Rebîu’l-evvel ayının 12. gecesinde kutlanır.

Merhûm Süleyman Çelebi, Vesîletü’n-Necât isimli manzûm mevlid risalesini bu gece ile bağlantılı olarak kaleme almıştır.

1980’li yıllardan itibaren, T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı da bu geceyi içine alan haftayı, Kutlu Doğum Haftası ilan etmiştir.

Hem cami içinde ve hem de cami dışı mekânlarda tertip ettiği çeşitli kültürel etkinlikler ile Hz. Peygamber’in doğumunun kutlanması faaliyetlerine bizzat katılmıştır. Böylece Diyanet İşleri Başkanlığı, Mevlid Kandili kutlamaları’na yeni ve de değişik bir boyut katmıştır.

Fetö’nün bu kutlamayı da istismar etmesi üzerine 2017 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı "Kutlu Doğum Haftası Yönetmeliğinde" değişiklik yaptı.

Yapılan değişiklikle “Kutlu Doğum” ifadesinin yerini “Mevlid-i Nebi” alırken Hz.Muhammed’in (s.a.v) doğduğu günü içine alan hafta Miladi Takvime göre değil, Hicri Takvime göre kutlanmaya başladı.

Çocukluğumu geçirdiğim köyde de Veladet Kandili kutlamaları, farklı bir biçimde kutlanıyordu. Önemine binâen köyümüzde şahit olduğum mevlid kandil kutlaması’ndan sizlere bir kesit, sunmak istiyorum:

11 Rebîu’l-evvel günü ve gecesi, köyde mevcut bütün sağmal hayvanlar, sağılır; elde edilen süt, bir bakraçta biriktirilir ve cami bahçesinde kurulan kazanlara getirilip dökülürdü. O güne mahsus olmak üzere köylüler, hayvanlarından sağdığı sütü, evinde bırakamazdı. İnanışa göre; haneye uğursuzluk gelirdi.

Onun için; 11 Rebîu’l-evvel günü sağılan bütün hayvanların sütleri, köy cami bahçesinde kurulmuş kazanlara getirilip dökülürdü.

Ardından da köy ihtiyar heyetinin önderliğinde hâli-vakti iyi olanlardan “kabak/pinter” tabir ettikleri bir ölçek ile buğday veya mısır toplanır.

Bunlar, satılarak paraya çevrilir. Kasabadan toz şekeri alınarak cami bahçesinde kurulu kazanlarda kaynatılmış olan süte katılır ve kaynatılmış süt soğumaya bırakılırdı. Akşam olunca yatsı namazına gelinir, namazdan sonra mevlid okunur, kadın-erkek, genç-ihtiyar bütün köylü, camiden çıkışta maşrapa-maşrapa kazanlarda kaynatılmış ve de soğutulmuş şekerli sütten kana kana içerlerdi.

Çocukluğumda içmiş olduğum bu şekerli sütün tadını hâlâ damağımda taşımaktayım. Bu sebepten, Mevlid Kandili’nin adı, köyümüzde süt mevlidi olarak bilinirdi.