Merhaba İnegöl'ün güzel insanları!
İnegöl'ün tarih ve kültürüne dair yazılarımıza devam ediyoruz.
Uludağ’ın kuzey eteklerinde köklü bir Osmanlı tarihini yaşatan, bereketli toprakları ve zengin su kaynaklarıyla öne çıkan bir köy düşünün...
İşte o yer, İnegöl’ün güneyine konumlanan Turgut Alp Köyü. Bu yazıda, hem kuruluş dönemine kadar uzanan derin tarihî bağlarını hem de doğal güzelliklerini keşfedeceğiz.
Turgut Alp Köyü, İnegöl’ün güneyinde, Uludağ’ın kuzey cephesinde yer alan engebeli bir bölgede kuruludur. Kuzey-güney doğrultusunda akan derin vadiler, yöreye ayrı bir doğal zenginlik katar.
Bitki örtüsü çeşitliliğiyle dikkat çeken bu köyde, geniş orman alanları bulunur; kestane ve ceviz başta olmak üzere hemen her türlü meyve ağacına rastlamak mümkündür. Halkın temel geçim kaynağı da bu zengin bitki örtüsünden elde edilen orman ürünlerinin yanı sıra meyve ve sebzedir.
Çevresinde Kayapınar (Gelene), Süle (Suluköy), Fevziye, Elmaçayırı ve Çiftlik (Mesâriye) köyleri yer alan Turgut Alp Köyü, İnegöl’e yaklaşık 15 kilometre mesafededir.
Şehir merkeziyle bağlantısı ise Cerrah Beldesi üzerinden sağlanır. Köy, yerli (manav) yerleşim karakteri taşımakta olup kuruluşunun Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerine kadar uzandığı bilinmektedir.
1990 yılı genel nüfus sayımında 431 kişi olarak kayda geçen köy nüfusu, 2000 yılı genel nüfus sayımında 178’i kadın ve 177’si erkek olmak üzere toplam 335 kişi olarak belirlenmiştir.
Zaman içinde nüfusun azalmasında göç ve diğer sosyoekonomik etkenler rol oynamıştır.
Turgut Alp Köyü adını, Osman Gâzî adına 1299 yılında İnegöl’ü fetheden Turgut Alp’ten alır. Ancak bu isim, köyün kuruluşundaki ilk adını yansıtmaz.
İlk dönemlerde bu bölgeye “Genci” deniliyordu. Türkçede “hazine” anlamına gelen Genci, aynı zamanda İran-Azerbaycan bölgesinde bir şehir merkezidir.
Daha sonraki bazı dönemlerde ise köy, “Işık” ismiyle anılsa da halk bu adı benimsememiş ve Genci olarak anmaya devam etmiştir.
Nihayet 1960’lı yıllarda, İnegöl’ün ilk fatihi Turgut Alp’in adı resmî olarak köye verilmiş, günümüze kadar da bu isimle anılagelmiştir.
1299 yılında İnegöl’ü fethederek Osman Gâzî’ye büyük bir zafer kazandıran Turgut Alp, bölgeyi dirlik olarak elde etmiş ve stratejik öneminden dolayı buraya yerleşmeyi tercih etmiştir.
Genci (bugünkü Turgut Alp) Köyü, zengin su kaynakları, çeşit çeşit meyve bahçeleri ve özellikle gümüş ile demir başta olmak üzere değerli madenlere sahip olmasıyla öne çıkıyordu.
Bu sebeple batıda Kozören (Aktarma) Köyü’nden, doğuda Domaniç-Derbendi (bugünkü Tahtaköprü Beldesi içindeki Koca Yayla ve Arapoturağı güzergâhı) arasındaki geniş saha “Turguteli” adıyla anılmıştır.
Turguteli olarak bilinen bu bölgede kurulan eski köyler, İnegöl’ün fethinden sonra yerleşik düzene geçen ilk yörüklerin yerleşimleridir.
Osman Gâzî’nin bu geniş toprakları dirlik olarak Turgut Alp’e vermesi, yöre halkının Turgut Alp’e karşı derin bir bağlılık duymasını sağlamıştır.
Turgut Alp ise Geyikli Baba’ya (Baba Sultan) gösterdiği saygıyla bilinir. Osman Gâzî ve Orhan Gâzî dönemlerindeki tüm askerî harekâtlara katılmasına rağmen, hayatı boyunca Turguteli’den ayrılmamış, sarayını da Geyikli Baba’nın köyüne inşa ettirmiştir.
Vefat ettiğinde vasiyeti üzerine, bugün Turgut Alp Köyü (eski adıyla Genci) sınırlarındaki “Tekke” olarak anılan yere defnedilmiştir.
Yörede, hâlâ asırlık kestane ve çam ağaçlarının izlerine rastlanır. Merhum Avukat Mehmed Alemdaroğlu öncülüğünde, Osman Nuri Kibaroğlu ve Numan Kartal’ın çabalarıyla Turgut Alp’in Genci Köyü’ndeki mezarı yeniden ihya edilerek adına yakışır bir türbe inşa edilmiştir.
Resmî kayıtlarda, günümüzde birer göçmen köyü olan Eski Köy, Kara Kadı ve Elmaçayırı’nın bir dönem Genci Köyü’ne bağlı olduğu görülür.
İlk yerleşik düzene geçip göçebeliği bırakan Genci halkına ise “manav” adı verilmiştir.
İnegöl’ün güneyindeki Turgut Alp Köyü, sadece doğal zenginlikleri ve tarımsal çeşitliliğiyle değil, aynı zamanda Osmanlı’nın ilk fetih yıllarına dayanan tarihî önemini hâlâ yaşatan bir yer olmasıyla da dikkat çeker.
Uludağ’ın eteklerinde yer alan bu mütevazı köy, Turgut Alp’in aziz hatırasına ev sahipliği yaparak, ziyaretçilerine hem kültürel hem de doğal bir miras sunmaya devam eder.
Sıradaki yazımızda görüşmek üzere! Yaşam sevinciniz eksik olmasın!