Hülya Yoran'ın köşe yazısı.
Allah’tan başka her şey tekliğin dışındadır.
Zatını bu manada kavramak mümkün değil zira bizler yaratılmış olanlarız. Peki bizler bir hakikati nasıl kavrayabiliriz? Necm Suresinden ayetler bize ipucu veriyor.
“Güldürende O, ağlatanda O. Öldürende O, yaşatanda O. İlgili surenin 45. Ayetinde şöyle buyurur yaradan: “Gerçekten Allah iki eşi (çifti) erkek ve dişiden yarattı.” Bizler bir şeyi mevcudatı ‘ikilikle’ daha iyi kavrıyoruz. Bir sayfayı ne kadar inceltirseniz inceltin iki yüzü vardır.
Anne ve baba…
Aileyi inşa edecek iki varlık. İlk ayette yani Kuranı Kerimin ilk sayfasının ilk ayetinde “Bismillahir-rahmanir- rahim” vardır. Yaratıcının iki ismi. Birbirine bu kadar benzeyen ama nice incelikler bulunan iki isim.
Rahman, koruyan, esirgeyen demektir. Bu ismin tecellisi babanın üzerinde görülür. Korumak için kuvvetli olmak gerekir. Babalar annelere nispetle fiziksel manada güçlü yaratılmıştır.
Rahim, bağışlayan, affeden demektir. Bu ismin tecellisi annenin üzerinde mevcuttur. Zira anneler babalara göre daha affedicidir.
Bizler ikilikle daha iyi kavradığımızdan yaratıcımız kendisini bize Rahman ve Rahim isimleriyle anlatıyor.
Cümle yaratılmışlara bitkilere, hayvanlara baktığımızda hepsi çiftler halinde varlık bulmuştur. Cenab-ı Hakk insanı erkek ve dişi eşler olarak dünya hayatına yollamıştır.
Hem anne hem baba çocuklarına karşı merhametlidir. Merhametin özü sevgidir. Baba merhametini koruyuculuğuyla anne merhametini affedici oluşuyla gösterir. Her ikisi de merhametini hizmet ederek gösterir.
Rabbimiz erkek ve kadına, evlenerek hayatı yaşanılır kılmalarını tavsiye eder. Çiftler kendilerine düşen hakların ve sorumluluklarının bilincinde olarak uyumlu bir aile sürdürme gayreti içerisinde olurlar. Rabbimiz hayatın akışına uyum sağlama sürecinde kullarına çeşitli nasihatlerde bulunur.
Aile, anne-baba ve çocuklardan oluşan en küçük sosyal gruptur diye biliriz hep. Aslında sosyolojik olarak aile içerisine annenin de babanın da akrabalarını içine alan yapıdır. Aileyi sadece anne baba ve çocuklardan müteşekkil diye düşünürsek anne babanın karşılaştığı sorunları çözebilecek tecrübe kapısını da hesaba katmamış oluruz.
Bir akıl Allah’a itaat etmedikçe daralır kendini geliştiremez. Sevginin itaatle bütünleşmesi gereken ilk yer, aile ortamıdır, diyebiliriz. Bir at seyisine, bir talebe hocasına itaat etmedikçe kendini geliştiremez. Evlatta anne babasına itaat etmeden terbiye olamaz.
Evlat, anne-babaya emanet edilmiş eşsiz bir cevherdir. Yaratıcımız, evladımızın ilk hücresi bile oluşmadan evvel şeytandan Allah'a sığınılması gerektiğini telkin eder bizlere mesela. Allah’a sığınmakla başlıyor mesele. Sonra anne-baba ilmek ilmek işler bu cevheri.
Nebevî terbiyeyle yani bebeklikte merhamet, çocuklukta sevgi, delikanlılıkta anlayış düsturuyla yetiştirilen her evlat, efendimize lâyık birer ümmet namzedidir. Böyle evlatlar yetiştirebilmek duasıyla.
(Diyanet Yayınları Hadislerle İslam ve Ruhi Yayınlarından istifade edilmiştir.)
Hülya YORAN