“Hey'etu Tahrîri'ş-Şâm yani Şam Kurtuluş Heyeti, kısaca HTŞ, on beş gün içinde Suriye’nin kuzeyinden eş zamanlı hareket ederek Şam’ı ele geçirdi. Esed kaçtı, hükümet düştü, eli kanlı BAAS rejimi sona erdi”…

Tarih kitapları böyle yazacak, torunlarımız böylece okuyacak ve kronolojide böylece yer alacak, birkaç paragraf sebepler, birkaç paragrafta sonuçlar açıklanacak maddeler halinde…

“Yazılı tarih, kazananların yazdığı” dır, bilirsiniz… Yazılmayanlar/ yazılamayanlar var bir de, sürece dair… 

Atmış yıllık hikâye bu, Hafız Esad ile başlayıp oğul Beşşar ile devam den zulmün iktidarı…  Son 15 yılında izaha muhtaç mevzular oldu. İşid ürettiler, El kaide bilmem ne korkusu pompalayıp ABD si, İran’ı, Rusya’sı çöktü alana… Kuzeyde iş çevirdiler, Türkiye hedefli planlar yaptılar, PKK ve türevleri eğitildi, donatıldı birlikte çöreklendiler petrol sahalarına.  Güneyde keyif vardı, saltanat vardı, acımasız bir rejim vardı… Milyonlarca vatandaşını yerinden yurdundan etti, muhalifleri zindanlara attı, katletti binlercesini tek seferde… Gözümüzün önünde cereyan etti tüm bu olan biten…

Çoluk çocuk, genç ihtiyar, kadın erkek yollara düştü milyonlarcası, bize sığındılar… Kimi denizlerde boğuldu, kimi yollarda öldü, kimi ulaştığı ülkeden insafsızca deport edildi… Hepimizin bildiği süreç bu… 

Dünya üzerinde, sorgulamadan, yadırgamadan onlara 12 yıl kucak açan tek ülke olduk… Ev verdik, iş verdik, aş verdik, çocuklarını okuttuk, hastasına baktık… Yüksünenlerimiz oldu elbet, büyük resmi görmeyenlerimiz vardı, rızkı verenin Allah olduğunu, nerede ve nasıl ikram edeceği onun takdiri olduğunu unutan Müslümanlar da oldu maalesef… Buna rağmen büyük imtihandan galip çıktık çok şükür…

Bir yandan diplomasi, bir yandan istihbarat, bir yandan şanlı ordumuz çok çalıştı, ferasetle basiretle gayret ettiler Allah razı olsun… Meydanı boş bırakmadılar, kadim bir Osmanlı bakiyesi gibi davrandık, her türlü oyunu bozduk, tersini kurduk bu süreçte… Çok canımız feda oldu bu uğurda amma binlerce kelle aldık sabırla, metanetle…

Birkaç ay önce Cumhurbaşkanımız son bir çağrıda bulundu Esad’a katil olduğunu, zalim olduğunu yüzüne vura vura, “gel otur, konuşalım, adaletli bir sistem kuralım, senin de emeğin olsun” dedi… Gelmedi, ota suya yaydı, Rusya’ya İran’a güvendi, Soykırımcı Netenyahu’dan, bunak Biden’dan medet umdu, gelmedi… 

İyi ki de gelmedi, çok şükür ki gelmedi… Yoksa bu ahlaksız, vicdansız tayfanın zulmünü, dünya tarihinin en büyük katliamını, hangi kitaplardan okuyacaktık biz, hangi kanal anlatabilecekti görüntüleriyle, sözleriyle, feryatlarıyla onlarca senedir o zindanlarda yaşatılan zulmü… 

SEDNEYA… Bir hapishaneymiş, bir canlı mezarlığıymış, batakhaneymiş… Bir kısmı bulundu tutukluların, çoğu yerin altında. Sağ çıkan sağ değil, ölü çıkan ölü değil… Dinlediklerimiz, gördüklerimiz inanılacak gibi değil… Böylesini ne duydu insanlık ne işitti… Sosyal medyaya yansıyan, yaşatılanların milyonda biri… 45 yılını bu hal üzere geçirenler var burada, yüreği parçalıyor anlattıkları, tecavüzler, türlü işkenceler, orada doğan yeryüzünü hiç görmemiş çocuklar yürek burkuyor, kahvaltısından utanıyor, urbasından tiksiniyor, insanlığından hicap duyuyor insan izledikçe… 

Esad dize geleydi, uzlaşaydı, sözleşmesi, anlaşması kendi menfaatine olacaktı elbet. Mazbut bir tarih yazılacaktı, görkemli kutlamalar yapılacak, şaşaalı törenlerle ülkelerine dönecekti gidenler, sütliman olacaktı her şey… 

Mazlum hapiste çürüyecekti, zulüm payidar olacaktı Sednaya’da, Şam’da, kemikleri sızlayacaktı Süleyman Şah’ın, Halid bin Velid’in…

İhtimaldir son yılların en makbul namazını kıldı İbrahim Kalın, Emevi camiinde, Allah kabul etsin, daim eylesin… Muhammet Colani bu cihadın lideri, gazası da kendisi de mübarek olsun… 

Her şey yolunda gözüküyor, Allah’ın lütfu ve nusreti de var, TC nin eli de var üzerlerinde çok şükür…

Ancak bu sessizlik ürkütüyor beni ne yalan söyleyeyim, bu kadar kolay olmadı hiç, bu coğrafya bu denli boş (!) bırakılmadı… Rusya, İran, ABD İngiltere, Fransa, hele gözü dönmüş katil İsrail… Büyük bir hinlik peşindeler, bir şeyler kotarıyorlar arka planda korkuyorum… Mert değiller, ahlaklı değiller, büyük payı almadan çekilmezler biliyorum…

Birinci adam onlardan değilse, ikinci adamı, olmadı bürokratını ele geçirir, o da olmadı bir tarikat kurar, sürükler peşinde milyonları… Kâfir boş durmayacak söylüyorum…