İçimizdeki Simurg'u Keşfetmek
Mitolojiler, insanın varoluşsal yolculuğunu anlatan en güçlü metaforlardır. Bunlardan biri de Simurg efsanesidir. Simurg, bilgelik ağacının dallarında yaşayan, küllerinden yeniden doğan, tüm soruların cevabını içinde barındıran efsanevi bir kuştur. İnsanlık, çağlar boyunca bir kurtarıcı arayışında olmuş, umudu hep dışsal bir figürde bulmaya çalışmıştır. Oysa Simurg’un efsanesi, bize en büyük gerçeği öğretir: Aradığımız kurtuluş, aslında içimizdedir.
Simurg'un Efsanesi ve Yolculuğu
Bir gün, dünyanın dört bir yanındaki kuşlar, yeryüzünün kargaşasından kurtulmak, huzura kavuşmak için Simurg’u bulmaya karar verir. Onu bulmak için Kaf Dağı'na gitmeleri gerekmektedir. Ancak bu yolculuk, sıradan bir yolculuk değildir; çünkü efsaneye göre Simurg'un yuvasına ulaşabilmek için yedi zorlu vadiden geçmek gerekir:
- İstek Vadisi: Burada yolculuğa çıkmaya gerçekten hazır olup olmadıklarını sorgularlar. Sadece güçlü iradeye sahip olanlar devam edebilir.
- Aşk Vadisi: Burada gerçek aşkı bulanlar, benliklerinden sıyrılarak yolculuklarına devam eder.
- Marifet Vadisi: Bilgeliğe ve öğrenmeye açık olanlar, bu vadide sınanır.
- İstisna Vadisi: Dünya ile aralarındaki bağları çözmeyi öğrenenler, yolculuklarına devam edebilir.
- Tevhid Vadisi: Burada, tüm farklılıkların aslında bir bütün olduğunu kavrarlar.
- Şaşkınlık Vadisi: Kuşlar, bildiklerinin ötesinde, yeni bir gerçeklikle karşılaşır ve hayret içinde kalırlar.
- Yok Oluş Vadisi: Benliklerinden tamamen sıyrılanlar, gerçek varoluşun ne olduğunu keşfederler.
Bu zorlu yolculuk sırasında birçok kuş yorulur, vazgeçer, geride kalır. Sadece otuz kuş Kaf Dağı’na ulaşmayı başarır. Orada büyük bir sürprizle karşılaşırlar: Simurg, kendileridir! Farsça’da “si” otuz, “murg” ise kuş demektir. Yani Simurg, yolculuğun sonunda kendini keşfeden otuz kuşun toplamıdır. Onlar aradıkları bilge varlığın ta kendisi olmuşlardır.
İçimizdeki Simurg’u Keşfetmek
Bu efsane, bireyin kendi içsel yolculuğunu temsil eder. Günümüzde insanlar, başarıyı, mutluluğu ve huzuru hep dışarıda arıyor. Kimi maddi kazançta, kimi statüde, kimi ise başka insanların takdirinde... Oysa Simurg’un hikâyesi bize şunu anlatır: Gerçek bilgelik, insanın kendi içine dönüp potansiyelini keşfetmesiyle mümkündür.
Hepimiz hayat yolculuğunda çeşitli sınavlardan geçiyoruz. Başarısızlıklar, hayal kırıklıkları, kayıplar bizi kimi zaman yıldırsa da Simurg’un hikâyesi gibi, her zorluk bizi daha güçlü ve bilge kılabilir. Kendi içimizdeki potansiyeli keşfetmek, tıpkı Kaf Dağı’na ulaşmak gibi sabır, cesaret ve içsel bir uyanış gerektirir.
Simurg, küllerinden doğarak ebedi bir varlık haline gelir. Biz de her düşüşümüzde, kayıplarımızda, zorluklarımızda yeniden ayağa kalkarak kendi Simurg’umuzu yaratabiliriz. Belki de en büyük gerçek, aradığımız gücün ve umudun zaten içimizde olduğudur.
Ramazan ayı ve oruçta bence bu yolculuğun nirvanasıdır.
Eyvallah
Bekir Aydoğan