Recep Akakuş yazdı
Tahtaköprü Beldesi, İnegöl’ün güneydoğusunda ve Domaniç Dağları’nın kuzeydoğu eteklerinde engebeli bir arazi üzerinde kurulmuştur. Arazi son derece erozyona açıktır. Bitki örtüsü ve akarsu kaynakları bakımından, oldukça, zengindir.
Ulaşım yönünden stratejik bir konuma sahiptir. Çünkü Tahtaköprü Beldesi, bir taraftan Domaniç Derbendi’nin başlangıç noktasını teşkil ederken diğer taraftan da Bozhöyük ve Tekke-Aksu istikametinden gelerek Sınırbeli ve Eski Karacakaya Köyü güzergâhını izleyerek Oylat Kaplıcaları’na gelen tarihî Yörük yolu’nun, Domaniç Derbendi ile kesiştiği noktada yer almış bulunmaktadır. İnegöl Ovası’na inen ve debisi yüksek olan Oylat/Çamlık Deresi’nin, önemli bir kolunu teşkil eden Çepel Deresi’nin bir kolu da Tahtaköprü yöresinden doğmaktadır.
Halkın geçim kaynağı, başta orman ürünleri olmak üzere tarım ve ziraattır. Çilek, fasulye ve benzeri ürünler, meyve ve sebze çeşitleri de bol miktarda yetiştirilmektedir. Son yıllarda mobilya ve sandalye imalatıyla ilgili atölyeler de açılmaya başlamıştır.
Belde nüfusu, 1990 yılı genel nüfus sayımına göre 2.300 kişidir. 2000 yılı genel nüfus sayımına göre ise 1.117’si, kadın ve 1.161’i erkek olmak üzere toplam belde nüfusu, 2.278 kişi olmuştur. İnegöl şehir merkezine olan uzaklığı, 22 kilometredir. Nüfus,
Balkan kökenli göçmenlerden oluşmuştur. Halk arasında 93 Muharebesi olarak bilinen 1876-1877 Türk- Rus Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya gelen göçmen kafileleri, devletçe bu yöreye yerleştirilmiştir. İskân işlemi, iki kademeli olmuştur. Sözgelimi, ilk gelen kafile, günümüzde Arapoturağı denen yere yerleşmişler ve Ümraniye adıyla bir köy kurmuşlardır. Daha sonra gelen ikinci kafile ise halk arasında Delev ren/Deliören diye isimlendirilen derbende yerleşmişler ve burada Burhaniye adıyla ikinci bir köy tesis eylemişlerdir. Ardından gelen üçüncü kafile ise günümüzde Dereboyu diye anılan yöreye yerleşmiştir. Ancak daha evvel gelip de Ümraniye ve Burhaniye köylerini kuranlar, ağır kış şartları ile karşılaşınca ilk yerleştikleri köylerde barınamamışlar ve 1882 yılında her iki köy, aşağıya yani üçüncü kafilenin yerleştiği Dereboyu’na inmişlerdir.
Burada devlet gözetiminde yöreye iskân edilen köylüler, devletin yönlendirmesiyle, doğuya yani Domaniç-Derbent yolu’na doğru kaymışlar ve köy merkezine Merhum Sultan II. Abdülhamid’in önerisi doğrultusunda bir cami ve bir de karakol binası inşa edilmiştir. Böylece köyün merkezi, dere kıyısından yukarı mahalleye doğru kaydırılmıştır.
Beldenin Tahtaköprü adını almasına gelince, hatırlanacağı üzere İnegöl Turgut Alp tarafından 1299 yılında Osman Gâzî adına fetih edilmiştir. O tarihten itibaren de hem ekonomik ve hem de yönetim açısından Domaniç, bazan, nahiye ve bazan da mücavir ilçe statüsünde İnegöl’e bağlanmıştır. Bu bağlılık, asırlar boyu devam etmiştir.
Domaniç yöresini İnegöl’e bağlayan ve Uludağ ile Domaniç Dağları’nı aşarak İnegöl Ovası’na ulaşan belirli geçitler vardır ki bunlara bel veya derbent adı verilir. Bu geçitler, batıdan doğuya doğru şöyle sıralanır: Kıran Derbendi, Boğazova Derbendi, Ağıllı Kaya Derbendi, Mizâl Derbendi, Domaniç Derbendi ve Sınırbeli Derbendi. Bunların içinde en işlek olanı ve en çok kullanılanı Domaniç Derbendi’dir. Bu derbent de Tahtaköprü’den başlar, Arapoturağı ve Koca Yayla’yı aşarak Domaniç-Çukurca Köyü’ne ulaşır. Topoğrafik yapı itibarıyla yöre, çok engebelidir. Arazi, derin vâdiler ile yekdiğerinden ayrılmıştır. Bu nedenle bölgede güvenli bir ulaşım için vâdiler üzerine yer yer köprüler kurma zarureti doğmuştur. Köprü inşaatında da yapı malzemesi olarak ağaç ve kereste kullanılmıştır. İşte bu sebeple beldeye, Tahtaköprü adı verilmiştir. (DEVAM EDECEK)