Bir toplumda genel manada veya bir olayla ilgili olarak algılar olguların önüne geçtiğinde orada bir tehlike var demektir. Zira, gerçeklerin umursanmamasını veya manipüle edilmesini sağlayarak algı oluşturanların planları devrede demektir.

Bu bir psikolojik harekattır ve psikolojik harekatların amacı; beyinlere algıları kazımak, o yönlendirilmiş beyinlerle toplumu belli davranışlara yönlendirmektir. Bu planlamayı yapan istihbarat servisleridir, onların etki ajanlarıdır, o etki ajanlarının kontrolündeki bazı sivil toplum kuruluşlarıdır ve tabii ki medya güçleridir.

Altyapısı bu unsurlarla oluşturulan planda devreye sermaye sahipleri, siyasiler, karıştırılan sokaklar, terör örgütleri ve nihayetinde bazı ordu mensupları girince plan olgunlaştırılır ve bir şekilde amaç hasıl olur.

Kazananlar yukarda sayılan iç veya dış unsurlar olurken, kaybeden ise tüm toplum olur, devlet olur.

Osmanlı'daki çoğu yeniçeri isyanından son dönemindeki milliyetçilik ve özgürlük maskeli isyanlara kadar pek çok olayda bu şekildeki algı operasyonlarını görürsünüz.

Cumhuriyet dönemimizdeki pek çok olayla birlikte yapılan darbelerde de bu şekildeki algı operasyonlarını görürsünüz.

27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 darbelerinin öncesine sonrasına baktığınızda, yukarda ifade edilen aktörleri ve onların algı operasyonlarını görürsünüz.

Aynı aktörlerin yanısıra kullanılan yöntemlerin ve öne sürülen kavramların bile hemen hemen aynı olduğunu görürsünüz.

Kitleleri algılarla avlamak, sokakları karıştırmak, terör eylemleriyle yılgınlık oluşturmak, ekonomiyi zayıflatarak insaarın ekmekleriyle oynamak, belli görüşleriyle ön plana çıkan insanlara suikastler düzenleyerek güvenlim zaafiyeti olduğu algısı oluşturmak, olumsuz bazı örnekleri ön plana çıkararak veya suçluları masum göstererek adalet yok algısı oluşturmak gibi benzer taktikleri her dönem görürsünüz baktığınızda.

Tabii ki bu kadar kara bir tablo uşturulunca bir kurtarıcıya ihtiyaç duyarsınız / duydurulursunuz ve o kurtarıcıları dört gözle beklersiniz. Çark budur.

Ve çarkın işlediği dönemlerde; gerçek nedir, kimin niyeti nedir, kim gerçekten bizim için çalışıyor kim başka planlara hizmet ediyor gibi sorgulamalar yapmak zorlaşır. Veya beyin konforuna ve medya rüzgarına kapılıp "algıda bizim de tuzumuz olsun" der gibi bir köşeye çekiliriz. Böylece gerçek meseleler ve büyük işler bir kenara bırakılmış olur ve basit, belli bir grubun istediği şeyler gündem olup toplumu peşinden sürükler. İşte algı operasyony dediğimiz durum tam olarak budur.

28 Şubat darbe sürecini hatırlayın; terör, ekonomi, teknoloji gibi meseleler yoktu ekranlarda veya gazetelerde. Fadime Şahin- Ali Kalkancı tiyaroları vardı ve o tip eften püften meselelerle "irtica geliyor" yaygaraları koparılıyor, bir belediye "Kudüs Gecesi" diye bir program yaptı diye Sincan'da tanklar sokakta yürütülüyordu. Ve o tankları yürütenleri; tüm özgür(!)medya, adaletten(!)yana olan siyasiler, para babaları olan TÜSİAD ayakta alkışlıyorlardı. Cumhuriyet, milli egemenlik, özgürlük tatile çıkmıştı, muhtemelen İsrail'e tatile gitmişti. Fakat kimse bunları gündem yapmıyor, algılarla bir ülkenin kaderiyle oynanıyordu.

Dağlarında 30 bin terörist gezen bir ülkede, milletin evlatları her gün şehit olurken bizim çağdaş, demokrat, laik, özvürlükçü medyamız Fadime Şahin'in "tam olarak neresinden öpüldüğü"ile ilgileniyordu. Böylece dindarlar öcüdür algısıyla iktidardakiler hedef tahtasına oturtuluyor ve darbenin taşları döşeniyordu.

Evet,bu işler böyle yürür. Evet bu işler bir kere başladı mı arkası çorap söküğü gibi gelir. Aynı senaryoları yaşamamanın formülü ne midir?

Çok basit :Her sakallıyı deden her duyduğunu doğru sanma..

Çok basit :"Bir bozguncu size bir haber getirdiğinde, doğruluğunu araştırmadan inanmayın.

Bu ülkenin önemli işlerinde bi katkısı olmayan, ülkenin yaşadığı sorunlarda ortalarda görünmeyen, ülkenin iyiliğine olan işlere destek olmayanları kaale almayın. Onlar genelde puslu havalarda ortaya çıkarlar, ortamı pisleştirmek için ortaya çıkarlar, burdan tanıyabilirsiniz onları yani ülke diye bir derdi olmayanları. Sallayın gitsin bu tipleri. "İt ürür kervan yürür" diyip geçin ve sakın algı operasyonlarında maşa olmayın.

Allah vatanımızı korusun; etki ajanlarının, mandacıların, yabancı baronların içimizdeki uzantılarının, emperylaist ve siyonist kuklaları olan teröristlerin, ikyüzlülerin şerrinden korusun.

Allah devlete millete zeval vermesin.

 

MEHMET ARİF SELİM