‘Tren garları hasretin ve vuslatın başlangıç noktalarıdır. Trenler o incecik demir rayların üzerinde umut yüklü, duygu yüklü vagonlar taşır.

Vagonlarda ki yolcuların bazıları boğazlarından bir lokma geçirebilmek için gündeliğe giden ırgatlardır, bazıları da yurdunu terk etmek zorunda kalan garipler. Hele yüreği sızlatan o tren düdükleri yok mu?

 Benliğimi melankolik atmosferine esir alır, duygusallığın en doruk noktasına yerleşiverir ruhum. Gözlerim ise buzlu cam arkasında kalır, o sisli perdeden bakar dururum.

Yaptığım her yolculuk onların hüznüyle bulandığım anlarla doludur. O anlar ki kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlardır. Duygular gözlerde salınırken, beyin anılarla cenge çıkmıştır. Yağmur hep gözlerde başlar sözlerle biter.

Türkiye’nin can damarı,  siyasetin en hararetli şehrindeyim.’

 ‘Her sabah, çocukların çığlıkları yollarda yükselip okullarında ki ziller onlar için çalarken, benim öğrencilerim sessizliği içinde kapı üzerinde ki butona bağlı olan ışığı görmeye çalışırlardı.

Ben de onları tek tek tanımaya çalışır, üzerlerine giydikleri masum sessizliği çığlığa dönüştürmek için uğraşırdım. Onların da yankı veren sesleri olmasını isterdim.

Güneşin çocukları der, her birinin sıcak gülücüklerini gözlerimle öperdim. Kulaklarım şahlanırdı, onları duymak için dilim ise olanca gücüyle kendini duyurmak için kuvvet harcardı. Onların her biri sessizce sevgi saçar ve sevgi dolu dokunuşlar isterdi.

Öğretmenlikte marifet, öğrencilerin seslerini baskılamakta değil, onların sessiz çığlıklarını yükseltmekteydi.

Aşk ve ihtirasın bir gizemle aniden değişeceğini kim bilebilirdi ki? Tanrı onu yanına alırken yüreği sevdiğinin yüreği olacaktı ve bir kadını kendine ömürlük mahkûm ederek gidecekti.’

Yazar Songül Yılmaz’ın yazmış olduğu ‘Aynı Tanrı’nın çocukları’ kitabının bir hikâyesi var, hikâye gerçek yaşamdan esinlenerek kaleme alınmış ve içine yazar hayallerini de katarak kurgulayarak harmanlamış.

 271 sayfa olan kitap Zinde Yayıncılıktan çıkmış.

Kitabın adının ‘Aynı Tanrının Çocukları’ olması bazı kesimlerce ön yargıyla karşılansa da felsefi yönden irdelendiğinde ve kitabın içeriği okunduğunda; olaylara, olgulara, isimlere ön yargılarla yaklaşılmaması gerektiği anlaşılıyor.

Kitap, sosyal yaşam içinde engelli çocukların varlığını mesaj olarak vermeyi; engeli, engel tanımayanlara ve toplumda ki engelli bireylerin yaşamları konusunda farkındalık oluşturmayı amaçlamış.

Kitabın son bölümünde ise organ naklinin toplumsal bir yara olduğunu, bunu için organ naklinin ne kadar önemli olduğu vurgulanmış. Akıcı ve duru bir dil kullanılmış.

Okuma sevgisi aşılamayı amaçlayan kitapta, kişisel gelişim, aşk, ihtiras ve azim, harmanlanarak okuyucuya sunulmuş.

ÖZER YILMAZ