Yazmak, çizmek, okumak, üretmek gelişmenin en önemli basamağını oluşturmakta, her gelişim ve değişimin temelinde bu unsurlar yatmakta. Gelişim, değişim ve üretimin başka bir boyutunda gezmek, görmek, tecrübe etmek ve paylaşmak var.  

Gelişim, değişim ve üretimin süreklilik arz etmesi için üretilen ürünün piyasada tutulması ve satışının devam etmesi gerekmekte.

Bir ürünün piyasada devamlılığının sağlanması için onun insanlar tarafından kullanılması konusunda bir ihtiyaç hissettirilmesi gerekiyor. Bu anlamda tanıtım, reklam ve organizasyon çok önem arz etmekte.

Birkaç gün önce bir yazar arkadaşım sosyal medyada aynı metadan yapılan iki farklı ürünün toplum içinde ki değerini ifade eden bir anekdot paylaşmıştı.

Bu anekdotu okuyunca toplumsal yozlaşmanın ne derece yükseldiğini insan ister istemez sorgulamak durumunda kalıyor.

Anekdot şöyle ki, bir fuarda kitaplarını imza gününde satmaya çalışan bir yazar diğer tarafta ise kitap fuarının tam karşısında kağıt peçete satan büyük bir avm var.

 İnsanlar kâğıt peçete satılan avm’ye akın akın girip peçete alırken, kitap fuarına gelenler ise çok kısıtlı alış veriş yapıyormuş.

Tam bu noktada yazar çok can alıcı bir söz söylüyor: ‘İnsanlar g…nü temizlemek için göstermiş olduğu ihtimamı beynini temizlemek için göstermedikçe bu insanlar ıslah olmaz, dünya ile rekabet edemezler.’

 Bütün bu anekdotlara rağmen işimiz gücümüz eğitim olduğu bilinciyle yazmaya üretmeye devam etmek gerekiyor.

 Biliyorum ki beyinleri temiz tutmak, geleceğe bir çentik atmak ancak ve ancak eğitim ile oluyor.

Bu anlamda Cumartesi günü vefatının 86. Yılını andığımız Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim ile ilgili şu can alıcı sözü hiç ama hiç aklımdan çıkmıyor.

Bu benim hayata bakışımın ana miğferini oluşturmakta. ‘Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.’

Bütün bu gerçekler ışığında ülkemize ve ilçemize bu hafta içinde ailece iki eser kazandırmanın haklı gururunu yaşadığımı ifade etmek istiyorum. ‘Yetimhane’ ve ‘Minik Perinin Rüyası’

‘Yetimhane’ adından da anlaşıldığı gibi yetimhane de geçen bir hikâyeyi konu ediyor. Hikâyede annesi ve babası tarafından tam kabul görmeyen bir gencin gerçek yaşamından kesitler var.

Hikâyede küçük dokunuşların bir insanın hayatında ne kadar önemli dönüşümlere sebep olduğu anlatılıyor.

‘Minik Perinin Rüyası’ bir çocuk kitabı, öykünün kahramanı Peri adında bir kız çocuğu.

Peri, ikinci sınıfa giden bir öğrenci, öyküde değerlerimiz akıcı bir anlatım ile verilmeye çalışılıyor.  İki yeni eserin okuyuculara hoş bir okuma tadı bırakması dileğimle.

ÖZER YILMAZ