İçinde yaşadığımız dünyanın bu kadar bölünmüş ve parçalanmışlığını görüyor olmak insanda mutluluk katsayısını aşağıya çekiyor.

Modern ve çağdaş anlayışın gerçekliği bile parçalayıp insan sayısı kadar çeşitlendirmesi birilerinin işine geliyor olmalı. Herkesin zihnine göre tasarlanmış bir hakikat mümkün değildir. Lakin sadece "kendi bildiği doğrulardan" ibaret sayıyorsa gerçekliği, insanların bir araya gelmesi mümkün olsa dahi bir ve beraber olması zor...

Allah, insanlara farklı meziyetler ve değişik düşünme yetenekleri vermiş. Dolayısıyla herkes kendine göre bir iş tutacaktır belli konularda. Rahmetli babam derdi ki: “Sen ağa, ben ağa; bu ineği kim sağa!”

Herkes azami derecede özgür ve kendi görüşünün en doğrusu olduğunu sandığı bir toplumda birlik ve beraberliğin zayıfladığını görmek insanı üzüyor.

Futbol takımlarından başlayan ayrılıklar; siyasi arenaya, sanat dünyasına vb. belki sayamayacağım daha birçok alana sirayet etmiştir. Dini anlayışların bile parça parça olduğu bir zaman diliminde her grubun, bir diğerini adalete/ doğruya/hakikate çağırdığını duyuyoruz.

Tevhid dini olan İslam'ın inananları yani Müslümanlar bile ne ameli konuda ne itikadi konuda ne siyasi ne ekonomi ne de başka bir konuda birlik sağlayamıyorsa... Bu biçimde başlayan bir cümle kurmak içimizi acıtır değil mi?

Belki her konuda belli seviyelerde ihtilafların olması tabii ki normaldir. Özellikle dünyevi konulardaki ihtilafların çokça olması, kimsenin kimseyi beğenmemesi birlik ve beraberlik açısından endişelendirmemeli. Eğer hoşgörü varsa, tahammül varsa, hakaret ve saygısızlık yoksa tabii... Milleti bir araya getiren en temel ilkeler üzerinde dirliğimizi zayıflatacak ve beraberliğimizi sarsacak farklı düşünceler ve yıkıcı eylemler bizi endişelendirmelidir.

 Konu bu noktaya geldiğinde vatanını ve milletini seven yürekler, sesinin tonuna dikkat eder, düşüncelerini ifade ederken birleştirici ve daha isabetli yorumlar yapar.

Daha geçen aylarda iç  bünyede yani Türkiye Cumhuriyeti topraklarında birlik ve beraberlik vurgularıyla söylemler geliştiren, eylemler ortaya koyan ve bunun için ciddi ve belki de hiç beklenmeyen tavırlar geliştiren  devlet büyüklerimizin karşısında durup inadına iş tutanlar kimin ekmeğine yağ sürüyorlar, biliyoruz. Sosyal medyadan meydanlara kadar can yakıcı bir çok eylemle insanları saptırmaya çalışanları artık bilmemiz gerekiyor.

Anlamak için şöyle bir örnek verelim. Kapısı bacası eskimiş, duvarlarındaki sıvalar dökülmüş bir eviniz olsa yeni bir ev almadan bunu yıkmak ister misiniz? Bir şekilde yeni bir ev buluruz, bulamazsak sokaklarda yatarız, şeklindeki bir düşünce size mantıklı geliyor mu?

Bir milletin gücü birlik ve beraberliğindedir. Fakat ondan daha önemlisi onları bir kılan, sahip oldukları fikir, düşünce ve inançtır.

Enfal 46. Ayet:

“Allah’a ve Onun Resulüne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin. Sonra korku ile zaafa düşersiniz, rüzgârınız (gücünüz) gider (zayıf düşersiniz.) Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”

Ali İmran 19. Ayette ne diyor Rabbim:

Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras/kıskançlık ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir.”

İşte bizim birlik ve beraberlikle alakalı oluşturduğumuz  fikirlerimizin kaynağı bunlardır. Kaybetmememiz gereken nokta burasıdır.

AHMET TAŞTAN