Kasım Efendi, kitabının ön sözünü oluşturan dîbâce bölümünde eserini kaleme alış nedenini açıklarken, teklifin, dost çevresinden geldiğini vurgulamaktadır.
Dost ve arkadaşları, insanların aşırı bir şekilde dünyaya bağlandıklarını buna karşın Allah’a isyanlarının ise son derece arttığını ileri sürerekten onları gafletten uyarmak ve günahlardan arındırmak için mutlaka bir vaaz kitabının hazırlaması gereğini ortaya koymuşlar ve kendisinden israrla bir kitap yazmasını istemişlerdir.
Onlara göre kaleme alınacak bu vaaz kitabı, okuyanlara tesir etmeli, kalbin pasını silmeli, gafilleri uyarmalı, halkın her kesimine hitap etmeli ve onlarca kabullenilmelidir.
Kasım Efendi, kendi ifadesine göre,dostları tarafından yapılan bu teklife hemen “evet” dememiştir. Kendisini bu tür bir kitap yazmaya ehil ve yeterli görmediği için Hak’tan gelecek bir işareti beklemeye başlamıştır.
İsrarlı dost talepleri devam ederken: “Kim sahip olduğu ilmi gizler, isteyenlere vermez ve bilgisini gizlerse kıyamet günü Allah, onun ağzına ateşten bir gem vuracaktır” meâlindeki hadis-i şerifi hatırlamış ve bunun üzerinde uzun uzun düşünmüştür.
Kasım Efendi’nin kanâatine göre böyle bir vaaz kitabı yazacak kişi, önce kendi nefsine vaaz etmeli ki başkalarına vaaz etmeye yetkili olsun ve de yazacağı vaaz kitabı halkın üzerinde tesirli olsun. Çünkü Hakk’a yakın olmayan halka yakın olamaz.
Günahlara batmış bir kişi, mürşid olamaz.
Kasım Efendi işte böyle kendi kendine nefis muhasebesi yaparken bir gece Hz. Peygamber (s.a.v.s.)’i rüyasında görür. Peygamberimiz bir zikir meclisini yönetmektedir. Oturarak yapılmakta olan zikir meclisine Kasım Efendi, ayakta katılınca Peygamberimiz (s.a.v.s.), ona oturarak zikir halkasına katılmasını emretmiştir.
Bunun üzerine Kasım Efendi, Hz. Peygamberin önerisi doğrultusunda oturarak zikir meclisine katılır. Zikir meclisi, sona erdiğinde de Hz. Peygamber (s.a.v.s.); “Ey iman edenler! Siz peygamber ile sohbette bulunacağınız ve mahrem bir şey konuşacağınız zaman, konuşmadan önce bu sohbetiniz için hazırlık yapınız ve de bir sadaka veriniz. Bu yolu izlemeniz, sizin için daha hayırlı olur; algılama ve alğılanma açısından daha temiz ve daha net bir ortam doğmuş olur.” Meâlindeki Mücâdele Sûresi’nin 12. âyetini okudu; ardından da ben fakire dönerek iltifatta bulundu ve:
“Allah,makamını hem bu dünyada hem de ahirette yüceltsin!” meâlinde: “Zâdeke’llâhü rif’an fi’ddâreyn” buyurdu ve bana duâ etti.
Yapılan bu duâya ben de salâvât getirerek karşılık verdim, huzur ve sükûn içinde uyandım.
Hz. Peygamber (s.a.v.s.)’in okuduğu âyet-i kerîmede fakirlere verilmesi ön görülen sadakayı verdim. Engin bir huzur ve mutluluk duydum.
Ancak bir müddet geçtikten sonra gördüğüm ikinci bir rüyada ermiş ulu bir kişi, bana: Hz. Peygamber (s.a.v.s.)in senden istediği sadaka, para-pul cinsinden değil, bir “kitap telif etmendir” dedi ve beni uyardı.
Yapılan bu uyarı doğrultusunda sabah erkenden kalktım; abdest alıp sabah namazını kıldım; Yüce Allah’a hamd ederek ve de O’nun resûlüne salavât getirerek hemen telif çalışması yapmaya karar verdim;.önce kaynaklardaki bilgileri toplamaya ve derlemeye başladım. (Devam edecek inşallah!)
RECEP AKAKUŞ Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan
Ayhan Talha Bayraktar