Özer Yılmaz'ın köşe yazısı
Dokuz günlük bayram tatili ile insanlar gerçek zamanlı yaşamdan kurtularak manevi hazzın doruk noktalarına ulaştığı bir ortama geçiş yaptı. Bu ortamda bütün dertler, tasalar, geçim sıkıntıları, hastalıklar, zorluklar unutuldu, insanlar mus mutlu oldu. Bayramın ruhlarda oluşturduğu manevi duygular sonuna kadar yaşandı. Bayramların en önemli özelliği de bu değil mi? Bayramlar toplumların üzerinde oluşmuş beis bir yaşamı öteleme, atma, uzaklaştırma ritüeli olarak hep karşımıza çıkmakta. Bayramların manevi yapısının özelliği nedeniyle toplumun içine mutluluk tohumları serpiştirilmiş gibi insanlar mutlu oldu. Bu dönemde küsler barışır, kırgınlıklar ortadan kalkar, yardımlaşma ve toplumsal işbirliği en üst noktada yaşanır. Bütün bunlar bayramın toplum üzerinde oluşturduğu olumlu duyguların davranışa dönüşüm yaptığı olumsuzlukların küllendiği zamanlardır. Bayram bitikten sonra küllenen, unutulan, kapatılan sorunlar, kat be kat daha ağır bir şekilde insanların karşısına çıkar işte o zaman gerçek zamanlı yaşama geçildiğini insanlar anlamaya başlar.
İşimiz gücümüz eğitim olduğundan eğitimin yansımalarını gerçek zamanlı yaşamda dile getirmek bizim birinci görevimiz olduğunu değerlendiriyorum. Eğitim gelişmenin, değişmenin, dönüşümün ve yaşamdan zevk almanın ana kaynağı. Eğitilmiş insan kaynağının ne yazık ki pek öneminin kalmadığı, para kazanmanın daha önemli olduğu son zamanlarda bir trend olarak karşımıza çıkmakta. Ne yazık ki para kazanma kültürü ile para harcama kültürü ve para kazanmanın bireysel gelişimde sağladığı olumlu gelişme bir biriyle aynı orantı da değil. Bu orantı aynı olmadığı için görgüsüz bir yaşam biçimi karşımıza çıkmakta. Üretimden yoksun al sat mantığı ile piyasada kendisine yer edinerek para kazananlar, eğitimin insan gelişiminde ki olumlu yansımasını görmezlikten gelmekte adeta çok para kazanmanın oluşturduğu görgüsüzlüğünü, eğitilmiş insan kaynağına yukarıdan bakarak egosunu tatmin etmeye çalışmakta. Oysaki bin yıllık gelecek için eğitilmiş insan kaynağı olmazsa olmazların içinde yer almakta. Eğitimli insan kaynağının değerinin bilinmediği ülkemizden genç beyin kaynağı başka ülkelere sürekli göç etmekte. Ülkemiz, eğitimin mucizesinden yeterince yaralanamamış, ülkesinde ötekileştirilmiş insanların istilasına uğramış durumda. Bu ülkemizin demografik yapısını ciddi anlamda bozmakta. Anadolu insanının yaşadığı bu korkuyu zaman zaman benimde hissettiğim dönemler olmakta. Bu korkuyu şizofren bir korku olarak değerlendiren çıkabilir ama gelişmeler tarih içinde benim haklı çıkacağımı gösteriyor gibi. Bu sorunun acilen çözülmesi, yabancı göçmenlere vatandaşlık payesinin kolayca verilmemesi gerektiğini belirtmek istiyorum.
Ülkemizin yetişmiş insan kaynağının ülkemizde kalmasını temin etmek adına bir takım tedbirlerin alınması kaçınılmaz görünüyor. Bunun için çalışan kesime aldığı eğitime göre ücret verilmesi yolunun seçileceği gibi bireyin mesleğini geliştirmek için almış olduğu her eğitim aşamasına da pozitif anlamda farklı ödemeler yapılabilir ayrıca başka teşvik edici yöntemlerde denenebilir. Bunun yapılmasıyla ‘Okuyacağımda ne olacak, ya da eğitim alsam ne olacak, almasam ne olacak? Nasıl olsa bir iş yerinde çalışmaya başladığımda herkes asgari ücretle çalışıyor. Kendimi kasmama, sıkıntıya sokmama gerek yok gibi düşünenlerin, yanlış düşündüğü intibahı verilebileceğinden bu tür söylemlerin önüne geçilebilir.
Ülkemizde ne yazık ki işsizliği önlemeye yönelik politikaların da yerinde olmadığını düşünüyorum. İnsanlara hem genç yaşta emekli olma hakkı veriliyor hem de emekli olan insanın yeniden çalışmasına izin veriliyor. Bu genç beyinlerin iş bulmalarını olumsuz etkilemekte. Burada sorun emekli olup yeniden çalışanda değil, sorun aldığı emekli maaşıyla geçimini sağlayamamasından kaynaklanmakta. O zaman emekli olanların kendi kendilerine geçimlerini sağlayabilecekleri bir maşın verilmesi gerekmez mi? Gerçek zamanlı yaşam ile piyasa ekonomisi ve emekli aylıkları ne yazık ki bir biriyle örtüşmüyor. Sosyal devlet anlayışı gereği bu sorunun bir an evvel çözülmesi gerekmektedir. Ne acı gerçek ki ülkemizde geçim standartları eğitilmiş insan kaynağının aleyhine çalışıyor.