Şehirlerin mimari yapıları toplumların sosyal dokularının aynası gibidir. Bir şehirde mimari yapıların çeşitliliği o şehirde yaşayanların nasıl bir medeniyet içinde olduğunu gösterir.

Bir şehirde eğer fabrika bacaları var ise o şehrin sanayii sektörünün ileri düzeyde olduğu anlaşılır. Bir şehirde tarihi dokular korunarak restorasyon yapılmışsa o şehrin tarihi geçmişinin güçlü olduğu kabul edilir. Bir şehrin trafik akışı engellere takılmadan ilerleyebiliyorsa o şehrin trafik alt yapısının iyi planlandığı söylenebilir.

Bir şehirde insanlar trafik kurallarına uygun hareket edebiliyorsa o şehir halkının medeni toplum olduğu anlaşılır. Bir şehirde tiyatro salonlarının, kültür ve sanat salonlarının, spor salonlarının ve spor alanların varlığı o şehirde yaşayanların kültür, sanat ve spor düzeylerinin yüksek olduğu söylenebilir.

Bir şehirde meydanlar yapılmış, parklar yeşillendirilerek halkın kullanımına sunulmuş ise o şehrin yönetiminin çevre ile barışık olduğu düşünülür. Bir şehrin alt yapı ve üst yapı çalışmaları tamamlanmış ve insanlar huzur içinde yaşamaya başlamışsa o şehirde yaşayanların huzurlu olduğu söylenebilir.

Bir şehirde yerlere çöp atılmıyor ve çöp toplama iş ve işlemleri insanları rahatsız etmeden yapılabiliyorsa o şehirde yaşayanlara saygı konusunda gerekli ihtimamın gösterildiği ve insanların medeniyetin içinde olduğu söylenebilir.

Bir şehrin evlerinde para kazanmaktan çok eğitim konuşulabiliyorsa o şehirde yaşayanlarının dertlerinin gelişmiş toplum olduğu anlaşılır.

Bütün bu yazılanlar bir perspektif ışığında değerlendirildiğinde şehirlerin medeniyet yapısı ve yaşam kalitesi kendiliğinden ortaya çıkabiliyor.

İnsan hakları, medeniyet, demokrasi, ileri toplum, gelişmiş toplum gibi kavramlar hamaset duygularla söylenip ortaya çıkabilecek hasletler değildir. Bu hasletlerin toplumsal düzeyde kayda değer kendine yer edinebilmesi yaşam felsefesinin hâkimiyetiyle ilgili olduğu söylenebilir.

Şehrimizin alt yapı ve üst yapı değerlerini zaman zaman inceliyorum ve buradan halkımızın medeniyetinin hangi düzeyde olduğu çıkarımında bulunmaya çalışıyorum.

Son zamanlarda yapılan çevre, park ve yeşil alan düzenlemeleri, yerel yönetimin insan ve çevre ilişkisinde pozitif bir anlayışla görev yaptığı düşüncesi hâkim oluyor insanda.

Özellikle Merkez Park, Yeni Belediye Binası ve çevresinin peyzaj düzenlemeleri, Atatürk Anıtı ve çevresinin peyzaj düzenlemeleri bu anlamda yapılan çalışmaların pozitif yönünü gösteriyor.

Bu çalışmalar hiç şüphesiz bu şehirde yaşayan insanları mutlaka mutlu ediyordur. İnsanlar ufacık iyileştirilmelerle mutlu olabiliyorsa bunu daha da ileri seviyelere götürmek hiç kuşkusuz yerel yöneticilerin görevi.

Yapılan çalışmaların daha nitelikli ve etkili olması şehrin bütünselliği içinde değerlendirilmesiyle mümkün olabilecektir. Bu bütünsellik stratejik bir plan dâhilinde geleceği de içine alacak bir perspektif ile ele alınması gerekiyor. Çalışmaların insan ruhunda bırakacağı etki çalışmalara duyguların sirayet etmesiyle mümkün olabilecektir.

Yapılan çalışmalar değerlendirildiğinde demek ki istenince oluyormuş düşüncesi insanda hâkim oluyor.

Bu anlamda Özellikle Merkez Park, Yeni Belediye Binası ve çevresinin peyzaj düzenlemeleri ile Atatürk Anıtı ve çevresinin peyzaj düzenlemelerinin çok kısa bir zamanda hayata geçirilmesi konusunda gösterdiği gayretleri nedeniyle belediye yönetimi ve ekibi bir takdiri hak ediyor bana göre.

ÖZER YILMAZ