Recep Akakuş'un köşe yazısı
KARAHASANLAR KÖYÜLÜ AYŞE NİNE
Ayşe Nine, İnegöl’e bağlı Gökbağ=Karahasanlar Köyü’ndendir. İnegöl’lün tanınmış kişilerinden Arabacı Kel Ahmet’in kardeşi ile evlenmiştir. Kel Ahmet, İnegöl’ün tanımış arabacı esnafından olduğu için ikamet ettiği evinin bulunduğu sokağa dahî “Kelahmet Çıkmazı” adı verilmiştir.
Ayşe Nine, köy kökenli olmakla birlikte çok bakımlı ve olgun bir hanım efendi idi. Ancak kısır olduğu için çocuğu olmamıştır. Bu nedenle eşi Arabacı Kel Ahmet’in kardeşi, üzerine kuma getirmek istediği zaman bunu kabullenmemiş; kendisine, müstekıl ve bağımsız bir ev açmak şartıyla ayrı yaşamayı tercih etmişlerdir.
Dikkati çeken husus, eşi Kelahmet’in kardeşi, vefatından önce ona kendi adıyla anılan “Kelahmet Çıkmazı Sokağı”nda bir ev satın almış ve ayrı yaşamalarına rağmen onun geçimine katkıda bulunmuştur.
Buna karşılık Ayşe Nine de ilk eşi Kel Ahmet’in kardeşinin evlatlarına, onları doğuran annesiyle birlikte bakmışlardır ki ben, bu kişilere yetiştim ve onların, Ayşe Nine’yi hayırla yâd ettiklerine şahid oldum.
Ayşe Nine, ilk eşi Kel Ahmet’in kardeşinin ölümünden sonra uzun yıllar tek başına dul yaşamış; sonunda geçen haftalarda kısaca hayat hikâyesi aktardığım Ahmet Dede ile evlenmiştir.
Çok sakin yapılı bir zat olduğu için Ahmed Dede, 1934 yılında soy adı kanunu çıkınca “Yavaş” soy adını almıştır. Ayşe Nine ile ben, kadınlara okuduğum Ramazan mukabelesi vesilesiyle; tanışmıştım; benden kendisine Kur’an-ı Kerîm okumayı öğretmesini istemişti. Muhtemelen eşi Ahmet Dede’nin İshapaşa Camii’nde bana sahip çıkmasının arka planında eşi Ayşe Nine’nin Kur’an-ı Kerîm öğrenme isteği yatmaktadır.
Gerçekten Ayşe Nine’nin evine misafireten geldikten sonra ben, Ayşe Nine’ye, yüzünden Kur’an-ı Kerîm’i okumayı öğrettim; bir anlamda onun Kur’an hocası oldum. Bir taraftan da İshakpaşa Camii’ndeki kayyımlık hizmetlerine ve de burada ezber çalışmalarımı yürütmeye devam ettim.
Köye dönme hususunda âilem tarafından-özellikle Merhum anneciğim tarafından- yapılan baskılara, Ayşe Nine’nin bana sağladığı uyarıcı moral destek sayesinde karşı durabildim.
Merhume anneciğim tarafından, “ Evlâdım, gel! Ocağımızı söndürme. Töremiz gereği ocağımızı âilemizin en kçük ferdi olarak senin, sürdürmen gerekir. Köye gel! Seni başa-göz edelim; yuvanı kur; köy hocası ol! Ölünce ardımızdan bize Kur’an oku! Seni İnegöl’e bunun için gönderdik.Gel evlâdım! Ocağımızı söndürme! Sen hoca oldun olalı “Tebbetleri” değşitirmeye kalktın! Gel etme eyleme! Ocağa sahip çık!” şeklinde yapılan bu tür maddî-manevî baskılara karşı, Ayşe Nine bana sahip çıktı ve dedi ki: “Evlâdım! dereler, tersine akmaz…
Köyden şehre gelinir amma şehirden köye dönülmez. Bak! Ben, Gökbağlar Köyü’nden kasabaya geldim ve karşılaştığım bütün engelleri aşarak burada kaldım; köye dönmedim.
Âilen sana ister destek olsun ister olmasın; biz deden ile ne yersek sende onu yer ve hıfzını tamamlarsın. Ama sana tek nasihatim, hıfzını tamamlaman ve höye dönmemendir. “diye uyarıda bulundu.
Ben de verilen bu moral destek sayesinde yapılan bütün âilevî baskılara karşı direndim ve hıfzımı bitirdim. Ardından da İshakpaşa Kütüphanesi memuru ve de “hâfız-ı kütüb”ü Boşnak Lütfü Okçu Efendi karşıma çıktı; bana, eğitim ve öğretim konusunda yeni açılımlar yapmamın gerektini hatırlattı ve de mutlaka “ilk okul diploması” na sahip olmam gereğini önemle vurguladı.