Recep Akakuş yazdı

BİTİNYA DEVLETİ (M. Ö. 297-M. Ö. 74): Anadolu’da ilk devleti, Bitinler kurmuştur. Bunlar da Troya’lılar ve Mizya’lılar gibi Trakya’dan Anadolu’ya göç etmişler ve günümüzde Kocaeli Yarım Adası dediğimiz bölgeye yerleşmişlerdir. Bu nedenle Bitinya denince öncelikle bu yöre, hatırlanmaktadır. Bitinlar, devlet haline geldikten sonra sınırları değişmiş ve de genişlemiştir.

Bursa Şehrini-ilk defa-Bitinya Kralı Zipeitos kurmuş olmasına rağmen gelişmesini ikinci kuşaktan torunu olan Prusias I. gerçekleştirmiştir. Bu nedenle yeni kentin adı, O’nun adı ile özdeşleşmiş ve”Prussa” diye yâd olunmuştur. Bitinya Devleti, Kral Prusias I (M.Ö. 182) zamanında en geniş sınırlarına ulaşmıştır.

 Karadeniz Ereğlisi’ni, nirengi noktası seçtiğimizde, buradan başlamak suretiyle: Gerede, Bozüyük, Domaniç ilçeleri ile Orhaneli Çayı’nı birleştiren sanal eğri bir hat, Bitinya Devleti’inin doğu sınırlarını oluşturmuştur.

Batıda ise Bitinya Devleti’nin sınırları, şüphesiz, Marmara sahillerine ve Karadeniz sahillerine ulaşmaktadır. Bu yüzyıllarda Modra/İnegöl de Bitinya sınırları içinde yer almış bulunmaktadır.

323 yıl kadar varlığını sürdüren Bitinya Devleti, komşuları olan Bergama, Pontus, Firikya ve Kapadokya kırallıkları ile uzun yıllar mücadele eylemiş ve sonunda zayıf düşmüştür. Bunu fırsat bilen Romalı’lar da yaptıkları muhtelif politik manevralar neticesinde-önce-Bitinya’yı nüfuzları altına almışlar ve sonra da Bitinya krallığını, Pontus kırallığı ile birlikte bir Roma eyaleti haline getirmişlerdir.

Böylece; Bitinya krallığı,M.Ö. 74 yılında tarihten silinip gitmiştir. Bitinyalılardan günümüze gelen ve hâtıra niteliği taşıyan değerlerin başında: Bursa ve İzmit şehirlerini kurmuş ve insanlığa sunmuş olmaları gelmektedir.Diğer yandan ilk ismi, Antigonya olan fakat sonraki yıllarda Nikya adını alan İznik Şehrini geliştirerek başkent yapmış olmaları da bu değerler arasında yer alır.

İNEGÖL HÖYÜĞÜ

Bitinya devrine ait tarihî belgelerde İnegöl coğrafyasına ilişkin her hangi bir kayıt yoktur. Ancak, 1847 yılında Tanzimat Devri’nin prestij binalarından olmak üzere yapımı kararlaştırılmış olan İnegöl Emlâk-i Şâhâne Binası’nın, temel yeri açılırken gerçekleştirilen kazıda elde edilen arkeolojik buluntular, bu döneme ait bazı aydınlatıcı bilgiler vermiş ve bu arada İnegöl Höyüğü’nün yaşını öğrenmemize vesile olmuştur.

Söz gelimi, burada yapılan kazıda elde edilen arkeolojik buluntuları değerlendiren uzmanlar, İnegöl-Höyüğü’nün yaşını, M. Ö. 2000 yılları ile tarihlendirmişlerdir. Buna göre Modra’da yani İnegöl’de yerleşim, Ege- Göçleri diye anılan ve de M. Ö. XI. asırda başlayıp M. Ö. 250-200 yıllarına kadar devam ettiği ifade edilen göç sonunda gerçekleşmiştir

BATIL İNANIŞLARIN KUTSAL DAĞI: OLİMPUS

Antik çağa damğasını vuran en belirgin özelliklerden biri, bu dönemde yaşayan insanların, batıl çok tanrıcılık inanışına sahip olmalarıdır. Bu batıl inanışa göre;Tanrıların en büyüğü Zeus, Tanrıça ise Kıbelâ’dır ve Anadolu’da yaşamaktadır. Antik çağ batıl inanışına göre Tanrı Zevs ile Tanrıça Kıbelâ, belli zamanlarda olimpos adı verilen yüksek dağlarda buluşmaktadırlar ki bu tür dağların 12’si, Anadolu’dadır ve bu dağların en yükseği ve de en görkemlisi, Mysia-Olimposu diye isimlendirilen Uludağ’dır.