Merhaba İnegöl'ün güzel insanları! 
İnegöl'ün tarih ve kültürüne dair yazılarımıza devam ediyoruz.
 

İnegöl’ün tarihi dokusunu şekillendiren önemli figürlerden biri olan İshak Paşa, yalnızca kendi dönemi için değil, sonraki nesiller için de kalıcı izler bırakmıştır.

1466 yılında vezâret payesi olarak atanan ve 1469’da Fatih Sultan Mehmed Han’a Başvezir olarak yükselen İshak Paşa, hem siyasi hem de sosyal hayatta önemli rol oynamıştır.

Bu yazıda, İshak Paşa’nın hayatı, ailesi ve bıraktığı miras üzerinde durarak, İnegöl’ün tarihine ışık tutacağız.

Arşiv belgelerine göre, Amasyalı İshak Paşa, Kastamonu Beyi İsfendiyâr Bey’in kızı Sultan Hatun ile evlidir. Çiftin evlatları İbrahim-Şâdî ve Pirî Ahmed Çelebi adında üç erkek ve iki kız çocuğu olmuştur.

Bu çocuklardan İbrahim veya Halil İbrahim, İnegöl’de kalarak dedelerinden miras kalan dirlikleri ve İshak Paşa Külliyesi’ni yönetmiştir. Zamanla, İshak Paşa’nın soyundan gelenler İnegöl’de İbrahimzâdeler olarak anılmaya başlanmıştır.

Pirî Ahmet Çelebi, babası gibi maliyeci olmuş ve Sultan II. Beyazıt’ın defterdarları arasında yer almıştır. İstanbul’un Fındıkzâde semtinde bulunan Lütuf Paşa Camii’nin ilk banisi de Pirî Ahmet Çelebi’dir.

Cami vakfiyesindeki tescil, Pirî Ahmet Çelebi adına yapılmıştır. Diğer oğlu Şâdî Bey ise Yavuz Sultan Selim dönemi itibarıyla Amasya Sancak Bey’i olarak görev yapmış ve şark harekâtı sırasında Şah İsmail tarafından körüklenen iç isyanları bastırmada büyük hizmetler sunmuştur.

Şâdî Bey’e Biga ve yöresi dirlik olarak verilmiş, o ve oğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılan camiler uzun yıllar halkın hizmetinde olmuştur. Şâdî Bey’in adı zamanla Hacı Sadi olarak anılmaya başlanmıştır.

İshak Paşa, Selanik valisi iken 1487 yılında vefat etmiştir.

Vasiyeti gereği, naaşının İnegöl’deki külliyesi dahilinde inşa edilecek türbeye gömülmesi istenmiştir. Ancak, siyasi nedenlerle İshak Paşa adına bir türbe yapılmasına izin verilmemiş ve naaşı cami mihrabının önündeki hazîre’ye defin edilmiştir.

1937 yılına kadar burada bulunan mermer lahit-mezarı, daha sonra eşi Sultan Hatun’un türbesine nakledilmiştir.

1487 yılından itibaren İshak Paşa’nın evlatları ve ahfadı İnegöl ile bağlarını yavaş yavaş koparmış, yerlerine kethüdaları Sofu Sinan Bey geçmiştir. İshak Paşa’nın oğul ve torunlarının tasarrufunda bulunan İsa Viran Karyesi, padişah onayı ile Sofu Hacı Sinan Bey’e mülk olarak verilmiştir.

Sinan Bey, dindar kişiliği ve hayırsever çalışmaları ile tanınmış, İsa Ören Köyü’nü mülk olarak aldıktan sonra çeşitli hayır kurumlarına vakfetmiştir. Ayrıca, Koçi/Sungur Paşa Köyü’nde üç çiftlik ve Miyanu Yeri olarak tanımlanan bir mezraa da Sinan Bey’e verilmiştir.

Sinan Bey, Yokuş adı verilen ve İnegöl Kasabası’nın merkez mahallesine kendi adına muallimhane yaparak imar hareketine öncülük etmiştir.

Bu mahalle, günümüzde Sinan Bey Mahallesi olarak anılmaktadır. İshak Paşa’nın cami, medrese, kervansaray, dükkân, hamam, çeşme ve türbe gibi tesisler kurarak ticaret merkezi oluşturması karşısında, Sinan Bey de kendi adına eğitim kurumları yaptırarak şehirdeki imar ve sosyal yaşamın gelişimine katkıda bulunmuştur.

İshak Paşa’nın hayatı ve mirası, İnegöl’ün tarihi ve kültürel zenginliğine büyük katkılar sağlamıştır. Hem kendi dönemi için hem de sonraki nesiller için bıraktığı eserler ve kurduğu sosyal yapılar, bugün hala İnegöl’ün tarihini anlamamıza yardımcı olmaktadır.

İshak Paşa’nın ailesi ve onların İnegöl’e katkıları, bölgenin sosyal ve ekonomik gelişimine ışık tutarken, İshak Paşa’nın şahsi hayatı ve mirası da tarih boyunca unutulmayacak bir iz bırakmıştır.

Sıradaki yazımızda görüşmek üzere! Yaşam sevinciniz eksik olmasın!