Özer Yılmaz yazdı

Yıl 2001 koalisyon hükümeti iş başındaydı. Kamu sektöründe istihdam ve görevde yükselme iş ve işlemleri yazılı sınav ile yapılıyordu. İstihdam öncesi güvenlik soruşturması yapılırdı. Güvenlik soruşturmasını yapan memurun kanaatine göre kişi devlet açısından güvenilir bulunursa görevine başlardı. Bazen de şimdi olduğu gibi mülakat yapılarak insanlar istihdam edilirlerdi. Ben oldum olası mülakat sisteminin objektif olmadığını düşünenlerdenim. Nepotist tutumlar, mülakat sisteminin en vazgeçemediği yöntem olarak karşımıza çıkmakta. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde mülakat yapan görevlilerde objektif davranış sergilemeyi beklemek hayalden öteye geçmemekte. Bu ülkelerin insanlarının; hak, hukuk ve kul hakkı kavramlarını uygulama boyutunda mental olarak içselleştiremediklerini düşünmekteyim. Bu amaçla mülakat sonucuna göre istidam edilecekler için mülakat her zaman karın ağrısı oluşturmuştur. Eğri oturup düz konuşmak gerekirse kul hakkının kıymetli ve değerli olduğu kabul edildiği toplumlarda işin içine bireylerin kendi çıkarları girince hak, hukuk ve kul hakkı, eylemleri ikinci plana atılmakta. Mülakatta görev alanların önceliğini nepotist duygular aldığından mülakat sistemi objektif kıstası olmayan bir yöntem olarak karşımıza çıkabilmekte.

Üniversite eğitimini tamamladıktan sonra hemen işe başlamam gerektiğinden, eğitim aldığım branşın dışında kamu sektöründe görev almak üzere bazı kurumlara müracaat etmiştim. Bu kurumların açmış olduğu yazılı sınavlarda yüksek puan almış olmama rağmen nepotist duygulu görevlilerin duygularını aşamamış olacağım ki yapılan mülakatta atanmak için yeterli puanı bana vermemişlerdi. Gençtim, heveslerim vardı, bir işe girme zorunluluğum vardı ama ne yazık ki mülakatın azizliğine maruz kalmıştım. Belki de bunun için mülakat sistemine karşı olumsuz yaklaşmaktayım.

Şimdi sizleri düşünmeye, empati kurmaya davet ediyorum. Binbir güçlükler içinde kardelen çiçekleri gibi zor şartlar altında hayata tutunmak, toplum içinde kendinize bir yer edinmek üzere okuyorsunuz, uğraşıyorsunuz, didiniyorsunuz tam işe girmek üzereyken bir bakıyorsunuz birisi yandaşları marifetiyle sizin önünüze geçiyor. Sizin önünüze geçen kişi ya da kişiler rızkınızı apıra sapıra utanmadan yemeye devam ediyor. Kul hakkıyla karnını dolduran bu kişi ya da kişileri işe yerleştiren kişi ya da kişiler nasıl bir kıymet alıyor toplum içinde ve yakınları yanında? İş yapan, iş bilen, işini yapan, işini bilen adam olarak kabara kabara toplum içinde geziyor. Hak, hukuk, kul hakkı gibi kavramlar konuşulunca ne yazık ki bu kişi ve kişiler mangalda kül bırakmazlar.

Öğretmenliğe başlayacağım yıllarda şansım yaver gitmişti, öğretmen olmak için üniversite eğitiminden sonra öğretmen yeterlilik sınavı konulmuş, mülakat kaldırılmıştı. Öğretmen yeterlilik sınavından alınan puan baz alınarak mülakat yapılmadan, güvenlik soruşturması sonucu ile göreve başlanabiliyordu. Bu uygulama ile atanmayı hak eden birçok insanın ataması yapılmış, garip gurebanın sahibinin devlet olduğu ortaya çıkmıştı.

Sonuç olarak değerlendirme ölçeklerinin uygulanmasında insan unsuru olduğu müddetçe mülakat sisteminin objektif olduğunu söylemek hayalden öteye geçemez. Güvenlik ve temsil kabiliyetini gerektiren görevler hariç olmak üzere mülakatın olmaması gerektiğini, atama ve yükselme görevlerine sınavla istihdam emenin daha adil olacağı bir gerçektir. Umarım, adam kayırmacılığın bir numaralı sistemi olan mülakat sisteminin yerine objektif kıstasların olduğu yeni bir istihdam modeli geliştirilir. Bunu yapmakla toplum içinde barışın egemen olacağına devlet ile halkın kucaklaşmasının sağlanmış olunacağına hiç şüphem yok.