Her şeyin bir başlangıcı, her yolculuğun bir sonu vardır. Kelimelerle satır satır, paragraf paragraf kurduğum dostluğumu, bu köşe aracılığıyla “OKUR” dediğim siz dostlarla paylaşmanın, sizlere ulaştırma serüvenimin de bir nihayeti olacaktı elbet. Belki beklediğimden daha erken olan bir zaman dilimde oluyor bu ayrılık ama evet işte galiba o gün, bugün.
Bu satırları yazarken içimde tuhaf bir his var. Belki çok uzun bir zaman geçmedi ama ilginçtir, hani insan, uzun yıllarını verdiği bir evi terk ederken, son bir kez odalarına bakar ya… İşte ben de şu an bu köşe yazısını yazarken, her cümlede o evi geziyorum sanki.
Sizler belki farkında değilsiniz ama burada, sizlerle dertleştik, güldük, hatta hayata dair konuştuk. Kimi zaman bir şeylere isyan ettik, kimi zaman umuda tutunduk. Ben bir kişiydim. Ancak “OKUR” dediğim sizler kim bilir belki bir, belki bin, belki… Bilemiyorum. Ama en çok da birlikte vardık.
Fakat bırakıyorum dostlar… Daha doğrusu, bir mola veriyorum diyelim. Zira insan bazen ancak yokluğuyla varlığını hissettirebilir. Ya da yokluğunda varlığını hissedebilir.
Biliyorum ki bazı vedalar, “gitme” dedirtmek içindir. Bazı sessizlikler, “neredesin” diye sordurmak için. Bazen bir yazar sustuğunda, yazıları daha gür çıkar. Ben de sustuğumda, sustuğunuzda ne duyacağınızı merak ediyorum. Çünkü kaleminiz ve yazınız yoksa, siz yoksunuz. Siz olmayınca da okur da yok. Derin bir sessizlik, güneşte karanlık… Kalemi konuşturmak, kalemle gülmek, kalemle ağlamak… Kalemle kanamak, kanatmak ya da yaraya melhem olmak… Sessizliğin, çığlık çığlığa sesi olmaktır, yazmak.
Her vedada elbette bir burukluk vardır, evet. Ama unutmayın, kalemini seven bir yazar asla tam olarak gitmez. Gittiği yerde de yazar, belki farklı bir zamanda, belki başka bir kaderde. Yazar, kalemiyle düşer kalkar. Yemeğinde, yolculuğunda, bakışında, bir bebeği tutuşunda, ağlamasında, gülmesinde… Hatta uykusunda bile, kalemi yanındadır. Gördüğü bir rüyadan alacağı ilham ile, kaleminden dökülecek kelimelerini kaybetmek korkusuyla yaşar ve yazar, tarihe not eder her şeyini aslında.
Bugün son defa bu köşede yazıyorum ama kelimelerimin bittiğini sanmayın. Çünkü yazmak, nefes almak gibidir bazıları için. Ve ben nefes almayı bırakmadığım sürece, mutlaka bir yerlerde ya da bir yerlere yazarım.
Biliyorum ki bazen bir eksiklik, fark edilmeyen bir değeri gözler önüne serer. Bazen bir kayıp, önemini bilmediğimiz şeyleri hatırlatır. Şimdi ben susarken, belki de siz fark edeceksiniz, bu köşenin aslında ne kadar sizin olduğunu.
Kim bilir, belki de bazı kelimeler yalnızca eksildiklerinde daha çok anlam kazanır. Tıpkı sevdiğiniz bir şarkıyı bir süre dinlemeyip, sonra ilk notalarında duyduğunuz özlem gibi…
Bazı yazarlar cümleleriyle konuşur, bazılarıysa sessizlikleriyle… Ben de bir süreliğine sessizlikte konuşmayı deneyeceğim. Ama şunu bilin ki, bu bir veda değil, sadece bir es… Bir nokta değil, belki de sadece bir virgül…
Zaten hayatın kendisi de böyle değil mi? Bazen tam bitti dediğimiz yerde başlar her şey… Kim bilir, belki bu köşeden gidişimde yepyeni bir başlangıcın habercisidir.
Sizleri özleyeceğim. Ve kim bilir, belki de bir gün, yine karşılaşırız yazdıklarımla ve sizlerle. Ama bu kez, belki de bambaşka bir şekilde…
Tamamen, kendi isteğim ve tercihimle bir ara vermek, üzerinde çalıştığım kitaplarıma yoğunlaşmak onları bitirmek üzere verdiğim bu kararımda beni ailesine davet eden, kabul eden, özgürce yazılarımı yazmama fırsat ve imkân tanıyan Genç Gazetemize, bana sağladığı bu köşe için sonsuz Teşekkür Ederim.
Allah’a Emanet olun. Hoşça kalın…
Eyvallah
Bekir AYDOĞAN