Venedik, Lehistan, Kırım, Dalmaçya seferlerinden sonra Mora’ya yapılan askerî harekât sırasında bundan yararlanmaya ve eski beyliğine kavuşmak isteyen Karamanoğlu Mustafa Bey, 1501 yılında Lârende / Karaman Kalesi’ni muhasara etmiş ve çevresini de yağmalayarak İçel’e çekilmişti.

Bunun üzerine Sadrazam Mesih Ali Paşa, Mayıs 1501’de güçlü bir ordu ile İçel’e girmiş ve son Karaman beyi olan Mustafa Bey, Tarsus üzerinden Kölemenler’in idaresinde bulunan Halep’e kaçmış ise de Kölemenler, yapılan barış antlaşmasının devamını sağlamak amacıyla, Mustafa Bey’i -önce- hapsetmişler; ardından da idam ederek cenâzesini Osmanlılara teslim etmişlerdir.

Böylece Karamanoğulları Beyliği de tarihten silinip gitmiştir.

Sadrazam Mesih Ali Paşa, büyük bir ordu ile İçel’e girince bir çok ileri gelen Karaman beyi, direnmeden Mesih Ali Paşa’ya teslim olmuş ve bunlardan bir bölümü, yukarıda işaret edildiği üzere, Bursa Kaplıca yöresinde iskân edilmiştir.

 Altını cizerek bir defa daha ifade edelim ki -muhtemelen- Noktacı Kasım Efendi’nin şeyhi İzzüddin Ali Karamânî, iskân edilen bu Karamanlı âileler arasındadır.

Kasım Efendi’nin, doğup büyüdüğü ve eserini kaleme aldığı Antakya coğrafyasındaki bu sosyal oluşumlara işaret ettikten sonra Bursa ve İstanbul’da oluşan ve de gelişen kültür ortamına da göz atmak gerekecektir.

 Açıkça görülüyor ki Osmanlının kuruluşundan bu yana Anadolu ve Rumeli coğrafyasında oluşup gelişen kültür, orijinal bir sentezdir.

Bu sentezin içinde Mekke de vardır. Medine de vardır. Kûfe de vardır. Basra da vardır. Bağdat da vardır.

Şam da vardır. Mısır da vardır. Kudüs te vardır. Semerkant da vardır.

Buhara da vardır. Yesi de vardır.

 Horasan da vardır. Hint de vardır. Endülüs te vardır.

Bütün bu coğrafyalarda oluşan ve bir İslâmî renk taşıyan farklı farklı kültürler, önce Osmanlı’nın ilk başkenti olan Bursa’ya akmışlardır.

Şu kadar var ki bu kültürler, Anadolu ve Balkanlar coğrafyasına yerleşirken Bâbî olarak Baba Sultan olmuşlar; Ahî Evran olmuşlar; Mevlana olmuşlar; Yunus olmuşlar Hacı Bektaşı Veli olmuşlar; Şeyh Edebâli olmuşlar, Hacı Bayramı veli olmuşlar; Akbıyık Sultan olmuşlar.

Fârabî ve İbni Sîna olmuşlar Muhıttîni Arabî ve İbni Rüşt olmuşlar ve de yeni bir sentez içinde olgunlaşarak Bursa’da Yıldırım Bayezid’in inşa ettirmiş olduğu o ulvî mabette Süleyman Çelebi-Seyyid Muhammed Buhârî-Hamîdüddin-i Aksarayî-Muhammed bin Muhammed el-Cezerî ve Muhammed Fenârî beşlisinin mayaladığı sentez ile Osmanlı’nın, ruh köküne dayalı, sosyal yapısını ortaya koymuşlardır.

RECEP AKAKUŞ Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan

Ayhan Talha Bayraktar