José Saramago’nun “As İntermitências da Morte” adlı bu romanı ilk olarak 2005 yılında Lizbon’da yayımlanmış. İki yıl sonra, 2007’de, Mehmet Necati Kutlu tarafından: “Ölüm: Bir Varmış; Bir Yokmuş” başlığıyla Türkçeye çevrilmiş.
Kitabın Türkçe çevirisi, orijinal dili olan Portekizceden değil de İspanyolcadan yapılmış. Nedenini bilmediğim bu detay ayrıca dikkatimi çekmişti. 2007- 2011 arasındaki dört yıl içerisinde kitap, Türkiye’de dört kez basılmış. Sonraki basım durumlarını takip etmedim. Benim okuduğum 2011 baskısı Turkuvaz Yayınları arasından çıkmış; toplam 206 sayfadır.
Kitaptaki ilk cümle şöyledir: “İnsan olmanın ne demek olduğunu her geçen gün daha az bileceğiz”. (Kaynak: Kehanetler Kitabı). Parantez içindeki kitap hakkında ayrıca bir bilgim yoktur. Kitabın başlangıç ve bitiş cümleleri ise aynı. Bir başka ifadeyle kitap, başladığı ifadeyle bitiyor: “Ertesi gün hiç kimse ölmedi”!
Peki, bu kurgu roman, bize ölüm ve yaşam hakkında neyi, nasıl anlatmış; ona bakalım!
Yazar, yaşamın normal, temel kurallarına tamamen zıt bir durumu kurgulamış ve romanını bu çerçevede geliştirmiş. Yukarıda en son alıntıladığımız cümleyi, ölümün almış olduğu ölümü durdurma kararının hemen ertesinde -yeni yılın ilk saatinden itibaren- yaşanan olağanüstü durumu açıklamak için kullanmış.
Güya ölüm (meleği! diyelim), işini durdurma kararı almıştır. En son kadın kılığına girerek canını almaya gittiği adamın kollarında bir gece uyuyakalan ölüm meleği ertesi güne, yeni yılın ilk gününe, uykuda girmiş ve sırada bekleyen bütün ölümler durmuştur.
Romanı, tümüyle kurgusal olan olaylarının gelişim seyri bakımından, üç farklı bölüme ayırabiliriz:
İlk bölümde ölümün yeni yılın başladığı ilk andan geçerli olmak üzere aldığı öldürme faaliyetini durdurma kararı ve zamanla bunun ülke çapında yol açtığı, giderek büyüyen sorunlardır.
Romanda en ayrıntılı bölüm budur. Aslında yazarın üzerinde durduğu asıl soru, ölümün durması halinde ne tür sorunların ortaya çıkabileceği sorusudur. Ölümün durduğu, ancak yaşlanmanın durmadığı, ismi verilmeyen hayali bir ülkede, ortaya bir dizi sosyal, dini ve ekonomik sorun baş göstermiştir.
Ölümün faaliyetlerini durdurmasından, ilk başlarda sevinç duyan kesimler, sonradan hayal kırıklığı ile boğuşmaya başlıyorlar. Öyle ki, ölüm çağına gelen yakınlarını yasa dışı yollardan ülke sınırlarının dışına çıkaranlar bile oluyor ve bu tuhaf iş her geçen gün artmaya başlıyor. Mesela, ölümün durduğu memlekette cenaze levazımatçıları iflas etmiştir. Sigorta şirketleri ne yapacaklarını bilemez duruma gelmişlerdir. Kendini asırlar boyunca hemen her duruma bir şekilde uydurmayı başaran kilise de zor duruma düşmüştür; zirâ bu olağanüstü durumun dini açıklamasını bulmakta zorlanmaktadır. .
Neyse ki ölüm meleği, yedi aylık bir ölümsüzlük devresinden sonra ani ve beklenmedik bir biçimde, ölümsüzlük kararından vazgeçtiğini eflatun renkli bir zarfla bir TV müdürünün çalışma masasına bırakıyor. Yeniden yine öldürme faaliyetlerine kaldığı yerden devam edeceğini duyuruyor.
DR.SALİH EROL