Suriye'de Esed kaçtı fakat, ABD ve İsrail'in bölgedeki KARA ordusu olan PKK-YPG hâlâ Suriye topraklarında. Fırat Nehri'nin doğusundaki Suriye toprakları ve o topraklardaki petrol PKK-ABD kontrolünde. O toprakları onların elinden almak için, Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu(SMO) elleri tetikte operasyon için bekliyor. Önceki hafta Münbiç dahil bazı yerleşim yerleri geri alındı fakat Suriyeli'nin olan büyük bir toprak hala teröristlerin elinde.

Bunun yanısıra Suriye'de düzenin sağlanması, yeni bir yönetimin kurulması, devlet otoritesinin tesis edilmesi, tüm farklı kesimleri kucaklayan bir toplumsal mutabakatın sağlanması çok önemli.Hem Suriyelilerin onlarca yıllık zulümden kurtulması, çektikleri sıkıntıların sona ermesi hem de vatanlarından ayrılmak zorunda kalan en az sekiz milyon mültecinin -ki bunun yaklasık üç milyonu Türkiye'de misafir şu an - geri dönebilmesi için önemli.

Suriye'de dirayetli bir düzenin kurulması, adeta bir terörist yetiştirme yuvası haline gelen o topraklarda bir devlet otoritesinin kurulması, Türkiye'nin güvenliği için de çok çok önemlidir. Bu nedenledir ki; sınır dışı operasyonlar yaparak, Suriye'nin kuzeyindeki belli alanları Deaş ve PKK'dan temizleyen ordumuz hala oralarda bulunuyor.

Allah göstermesin, oralarda kurulacak bir terör devleti demek, Türkiye'nin en az elli yıl daha terörle zayıflatılması ve bölünmesi demektir. Oralarda bir teröristan demek, 2.İsrail demektir ve bu coğrafyanın bir yüzyıl daha kaos içinde kan ağlaması demektir.Mesele sadece bu günü değil, gelecek yüzyılları da etkeyecek kadar önemlidir. Bu yüzden ordumuz Kuzey Suriye'dedir, bu yüzden Esed'in gitmesinden beş gün sonra MİT başkanımız Şam'a gitti, dışişleri bakanı da yakında gidecek.

Siyonist fırsatçı İsrail, stratejik olan, su demek olan, Suriye toprağı olan Golan tepeleri'ndeki işgalini genişletmeye çalışıyor. ABD PKK'ya verdiği desteği sürdürmek için Deaş terör örgütünü bahane yapmaya devam etmek için kırk takla atıyor. Belkide yakında bir yerlerde bombalar patlatıp, "bakın Deaş bitmedi, PKK-YPG onlarla mücadele ediyor" diyecek ve on yıllık Deaş toyatrosuna devam edecek. Siyonist ve emperyistler, hem ekonomik hem teolojik nedenlerle ve kuklası oldukları Siyonist seytanlara hizmet için Suriye'deki farklı unsurları çatıştırmak için planlar yapacak. Fakat ne olursa olsun, Suriyeliler ve İslam dünyası, kendi sorunlarını çözme becerisini göstermek zorundadır. Aksi halde son yüzyılda olduğu gibi, gelecek yüzyılda da batı güdümünde, aciz, sömürülen ve katledilen ve bölünüp paramparça edilen  bir kadere razı olmak durumunda kalınacaktır.

Kıyamet planlayan, üçüncü dünya savaşı ile insanlığa pusu kuran şeytanîlerin planlarını bozmak mümkündür, bu fırsat vardır. Fırsatı değerlendirmek için ümmet birliğini sergilemek, güçlenmek, batıkafalıları içimizden ayıklamak ve büyük düşünmek zorundayız. Yarın çok geç olmadan bunu başarmak zorundayız.

Günübirlik, kısır ve batının kurguladığı fikirlerin ve  gündemlerin kölesi olmadan yaşananları görmeli ve büyük gündemlerin ve hedeflerin peşinden koşmalıyız.Farklılıklarımız bir tane ise ortak nomtalarımızın en az on tane olduğu bilinciyle ve herkesi kucaklayarak Türk - İslam birliğini kurmalıyız.

Bu cografyanın ve bu ümmetin evlatları olarak, gercek düşmanlarımızı iyi tesbit etmeli, aramıza emperyalizmin ektiği sunî düşmanlık prangalarını parçalayıp atmalıyız.Ya birlikte başaracağız yada birlikte parcalanacağız ve nice Suriye, nice Gazze katliamlarına maruz kalacağız. Müneccim olmaya gerek yok, tarihte yaşananlar da ortada, şu an olanlar da ortada. Dolayısıyla gelecekte yaşanabilecek olanlar da ortada, görmek istersek.

Veeee, püf noktası : fikirlerimiz ve eylemlerimizle kime destek veriyorsak, destek verdiklerimizin yaptıklarına biz de ortak olmuş oluyoruz.

Allah milletimize, ümmetimize doğru tarafta ve doğru yolda olmayı nasip eylesin.

MEHMET ARİF SELİM