Emperyalist ve Siyonist şerliler, bir yandan ülkeleri yakıp yıkarak insanları fizîken ortadan kaldırıyorken; bir yandan da, insanlığı insanlık yapan ahlakî değerleri ortadan kaldırmak için tüm gücüyle saldırıyor.

Aslında en tehlikeli olan, insanî değerlerin ortadan kalkmasıdır. Çünkü; insanî değerler varsa, yıkılan şehirleri ve sömürülen şeyleri yerine koyabilirsiniz. Fakat insanî değerlerin ortadan kalktığı bir dünyada, hiç bir durumu düzeltemezsiniz ve hiç bir kötülüğe dur diyemezsiniz. İşte bu nedenle, insanlığın ölmesi en az insanların ölmesi kadar vahimdir.Eğer dünyada insanî değerler bu kadar aşınmamış olsaydı, Gazze' de bir yılda 42 bin, Lübnan'da  bir ayda en az 2 bin insan, Batı Şeria'da en az 1500 insan hayatını kaybeder miydi?

Özellikle son yüz yılda dünyaya insan hakları, demokrasi, çocuk hakları diye diye medeniyet ve çağdaşlık havası atan, başta Amerika Birleşik Şeytanları olmak üzere, Batı dünyası bu kadar ölüme neden olan Katil İsrail'i desteklemiyor mu? O katiller bu katliamları onların siyasi, ekonomik ve askeri desteğiyle yapmıyor mu?İnsani değerlerin kaynağı olan İslamî değerler bu kadar aşınmamış olsaydı, müslümanlar bu kadar tepkisiz ve çaresiz kalır mıydı yaşanan katliamlara?

Demekki insani ve İslamî değerler etkisizleşince dünyadaki hiç bir kötülüğe engel olacak bir imkan kalmamaktadır. Bunu bilen şeytan ve avanesi de özellikle insani, islamî ve ahlakî değerleri yok etmeye çalışmaktadır. Medya aracılığıyla evlerimize ve ceplerimize kadar şeytanî olan her şey girmektedir. Ve bu şekilde şeytanî felsefe her geçen gün yaygınlaşmakta ve maalesef bireyleri ve toplumu insanlıktan uzaklaştırmaktadır.Bilinçli, planlı ve programlı şekilde bir şeytanileştirme yürütülmekte ve özgürlük, çağdaşlık gibi maskelerle insanî - islamî değerler yok edilmeye çalışılmaktadır.

Cinayetler, sapkınlıklar, ötekine hayat hakkı tanımayan ırkçılık, terör, sömürü, parayı ilahlaştırmak, gösteriş manyağı olmak, tüketim çılgınlığı, bağımlılıklar gibi olumsuzuklar her geçen gün dünyada yaygınlaşırken, bu olumsuzuklara sebep olan "made in İblis" olan batı felsefeleri hiç sorgulanmamakta, o felsefeyi körükleyen medyaya yönelik kısıtlayıcı tedbier yeterince alınamamakta. Almaya kalkan olursa, yüce bir ilahmış gibi sunulan ve hiç bir değer yargısı olmamasını ifade ediyormuş gibi sunulan hazreti özgürlük karşınıza çıkmakta.Ülkemizde de yaşanan cinayet veya sapkınlık gibi olumsuz durumlarda, dikkat ediyorumda olumsuzlukların sebebi olarak değer yargılarımız veya inanç sistemimiz hedef alınmaya çalışılıyor. Ve bunu bilinçli olarak yapıyorlar, bilinçli şekilde her olumsuzluğu islami değerleri yıpratmak için kullanıyorlar.

Samimi değiller çünkü. Yaşanan acılar a, sönen gencecik hayatlara aldırdıkları yok. Eğer yaşanan sorunlara çözüm aramakta samimi isek, öncelikli olarak teşhisi doğru koymalıyız. Yaşanan ahlakî çöküntünün ve buna bağlı olarak ortaya çıkan acıların ve sorunların temel sebebi; dinimizden ve kültürümüzden uzaklaşmaktır. Millî kimliğimizi ve ahlakî erdemlerimizi gericilik diye yaftalayarak yik saymak ve çocuklarımıza aktaramamaktır.

Dünyeviliği kutsayıp, ahireti, helal ve haramı, Allah korkusunu, kul hakkını unutmamızdır dibe vuruşumuzun nedeni.İlericilik veya çağdaşlık adı altında, iki yüz yıldır peşinden koştuğumuz batı dünyasının iblisî felsefesini körü körüne sahiplenmeye çalışmamız ve  her türlü rezilliği, sapıklığı, hazcılığı normalleştirmemizdir sosyal virüslerin nedeni.

Teşhisi doğru koymadıkça, tedavi imkanı olmayacaktır hastalıklarımızın. Kör ideolojileri, batının sahtekâr kavramlarını, dünyaya tapan anlayışımızı bir kenara bırakarak doğru teşhisi yapabiliriz.Millî kimliğimize dayalı bir insan yetiştirmeliyiz. Bu amaçla hazırlanan, MEB'in hazırladığı "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" gibi projelere ihtiyaç var. Çok geç kalınmış olsada, değer yargılarıyla donanmış bir nesil yetiştirmek için hala fırsatımız var.

Geleceğimizi özgürlük  dinine, medya peygamberine, çağdaşlık denen puta kurban etmeden önce; kendi dinimize, kültürümüze sıkıca sarılmalıyız. Zihinlerimizi de sömürerek bizi batıkafalı hale getiren dar kafalılıktan kurtulup, sorgulayıp, kendi değer yargılarımıza özgürce sahip çıkabilmeliyiz.

Allah'a ve onun koyduğu ölçülere bağlı olan kişi, beşerin ürettiği binlerce tabudan ve sınırdan kurtulup, onlara mahkum olmayarak gerçek özgürlüğü yakalayacaktır. Böylece insanlık insaniyete dönecek, kula kul olma zilletinden, dünyanın kölesi olma esaretinden kurtulacaktır. Ve böylece "apaçık düşman" olan İblis ve avanesine karşı zafer insanoğlunun olacaktır.

Allah Hak olandan ayırmasın, batıla kul ve kukla olmaktan muhafaza eylesin hepimizi.

MEHMET ARİF SELİM