Abdulvasih Duran'ın köşe yazısı

Mübarek Ramazan ayının bitiş hüznünü bayramın tesellisiyle unutmaya çalışıyoruz. Bu vesileyle yarın (Cuma) başlayacak olan mübarek Ramazan Bayramınızı kutlar, Yüce Rabbimizden hayırlara vesile olmasını niyaz ederiz.

      Mübarek Ramazan ayının rahmet, mağfiret ve bereket vesilesi olduğunu gördük. Bu mübarek ayın, bu nazik ve kibar misafirin kimseyi incitmeyeceğini ve kimseyi rahatsız etmediğini biliyorduk. Gerçekten de bir kez daha şahit olduk nasıl geldi ve nasıl geçti? Şimdi herkes bu soruyu soruyor. Mübarek Ramazan ayı, bir göz açıp kapama kadar süratli geldi ve geçti. Tabii ki bu mübarek ayı iyi değerlendirenlere ne mutlu; çünkü bir daha ki Ramazan’a kimler ulaşır, kimler ulaşmaz, onu ancak Allah bilir.

     Bayramlarımız sevinç kaynağıdır; ama anlamsız bir eğlence gibi değildir. Onun için bayramlarımız sevinçlerin yanında birçok hikmetleri de içinde taşımaktadır:

1-Bayramlarımız yardım ile iç içedir. Yani sadece kuru bir sevinme değildir. Ramazan(bayramın)’da fitre veriyor; Kurban Bayramında kurban eti dağıtıyoruz.

2-Bayramlarımız ibadet ile başlar. Hem Ramazan Bayramı, hem de Kurban Bayramı bayram namazı ile başlar. Bayram namazı kılınmadan bayram başlamaz.

3-Bayramlarımız huzur içinde geçer. Binlerce Müslüman bayram namazı için camiye akın ederken hiç kimse “Acaba olay çıkar mı?” diye endişe etmez; hatta ek güvenlik tedbirleri bile almaya ihtiyaç duyulmaz.

4-Bayramlarımız dayanışma vesilesidir. İnsanlar birbirlerini ziyaret eder; küskünler barışır ve uzun süre birbirlerini göremeyenler görme veya en azından telefon ile de olsa haberleşme fırsatını bulurlar.

5-Bayramlar çocukların en çok sevindiği günlerdir. Anne-babalar gerekirse kendileri giymez; ama çocuklarına yeni bir şey almaya çalışır. Çocuklarımız, ayrıca şeker toplama zevkini, gezme ve ziyaret sevincini bu günler de bol bol yaşarlar.

6-Hayatta olanlar ziyaret edildiği gibi vefat edenler de unutulmaz. Çünkü Müslüman biliyor ki “İnsanın dirisi de, ölüsü de mübarektir.” Geleneklerimize göre bayram namazı  kılındıktan sonra  mezarlıklar ziyaret edilir, çokça Fatiha okunur.

7-Bayramlaşma ilk önce ailede başlar. Bayramlarda ilk önce ailenin en büyüğünün evinde toplanılır. Bayramlaşma yapılır ve herkes gideceği yere oradan gider. Bu geleneğimizi bozmayalım. Anne-baba hayatta iseler orada toplanılmalı, onlar yoksa ailenin en büyüğünün evinde toplanmalıyız.

8-Bayramlarda insanlar dinlenme olanağı bulur. Bayramlar iş stresinin bir nebze de olsa atmaya çalışıldığı günlerdir. İnsanlar birkaç günlüğüne de olsa iş ve stresten uzak dinlenme ihtiyacı duyabiliyor, ailesiyle eş ve dostlarıyla zaman geçirecek fırsatı bulabiliyor.

9-Bayramlar aynı zamanda karne günü gibidir. Müslümanlar bir ay boyunca Allah rızası için oruç tutmuş, haramlardan kaçınmış, şeytan ve nefsin isteklerine boyun eğmemiş kısaca Allah’ın emrini yerine getirmenin mutluluğunu yaşadığı günlerdir. Manevi karnesini almış ve İnşallah bir üst sınıfa (Cennete) geçmenin mutluluğunu yaşamaktadır.

10-Bayramlar sevgilerin yeniden canlandığı kötülüklerin unutulmaya çalışıldığı günlerdir.

Müslüman’ın bir özelliği de herkes ile barışık olmasıdır. Çünkü şu kural onun için çok önemlidir: “Yaratılanı sev Yaradandan dolayı” Müslüman, insanları sevdiği gibi bütün varlıkları da sever onlara zarar vermez ve onları korumaya çalışır. İşte bayramlar bu bilinci kazanmak için önemli fırsatlardır. Resulullah(sav) Hz.Aişe’ye (ra) hitaben şöyle buyuruyor: “Ya Aişe! Kim uyumlu bir kişiliğe sahip ise dünyanın ve ahiretin en hayırlı malına sahip olmuş demektir. Kim de uyumsuz bir kişiliğe sahip ise o da dünyanın ve ahiretin en hayırsız malına sahip olmuş demektir.”Başka bir Hadis-i Şeriflerinde de:”Siz mallarınızla herkesi memnun edemezsiniz. Güler yüz de bir sadakadır.” Yani bütün insanları memnun edecek kadar sınırsız bir zenginliğe sahip değilsiniz. Öyleyse güler ve gülen yüzlü olun, tatlı dilli olun, göreceksiniz hem sizin psikolojiniz düzelecek hem de karşınızdaki insanların ve zamanla bütün toplumun ruh sağlığı düzelecektir.

    Sevgi imanın bir parçasıdır. Resulullah(sav) şöyle buyuruyor:”Nefsim kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız”.

     Sizce sevginin zıddı nedir? Biliyorum “nefret” diyeceksiniz. Hayır, sevginin zıddı yoktur. Sevgi o kadar çok şeyi içinde barındırıyor ki zıtlar ancak bunların bir parçasını kapsar. Çünkü sevginin içinde “Güven” vardır, “Fark etmek” vardır, “Şefkat” vardır, “Sahip çıkmak” vardır, “Destek vermek” vardır, “Sabır” vardır, “Güler yüz, tatlı dil” vardır v.b. saymakla bitiremeyeceğimiz çok şeyler vardır.

       Bir kez daha soruyorum, siz hala sevginin zıddının var olduğundan emin misiniz?