Ahmet, paketi açtıktan sonra hediyenin kendisine ait olduğunu belirten notu okuyunca tedirginliği azalırken yerini artan merak duygusuna bıraktı. Paketi açtığında gördükleri onu gülümsetmişti. İki adet defter ve bir okuma kitabı vardı. İçindeki huzurla tahtaya yöneldi ve dersine odaklanmaya çalıştı. Siyamettin Bey de gencin bu halini görünce derin bir mutluluk hissetti.
Günler böylece geçip giderken Siyamettin bey Ahmet ile daha çok ilgilenmeye başladı. Yanına gidiyor onunla konuşuyor ve destek oluyordu. Ahmet ise eskisine nazaran kendini daha görünür hissediyordu artık. Onun kıyafetlerine, saçına veya görünümüne bakmadan yalnızca onu önemseyen, anlayan tek kişi gibi geliyordu. Bir zaman sonra, kaybettiği babasının yerine, öğretmenini koymuştu. Zaman hızla akıp giderken her geçen gün Ahmet, öğretmeni sayesinde daha umutla bakıyordu geleceğine. 2 yıl sonra ilk kez yüzü gülüyor hayata karşı olan öfkesinin dindiğini hissediyordu.
O yılın sonunda Siyamettin Bey’in tayini şehir dışında bir okula çıktı. Okuldan ayrılmadan önce tüm öğrencilerle ve özellikle Ahmet ile vedalaştı. Ahmet ise çok hüzünlüydü öğretmenin gidişine. Babasını tekrar kaybediyormuş gibi hislendi. Siyamettin Bey de oğlu gibi sevdiği öğrencisinden ayrıldığı için üzgündü. Fakat her şeyin bir sonu olduğu gibi bunun da bir sonu vardı.
Aradan yıllar geçti.
Günlerden bir gün Siyamettin Bey'in hastaneye gitmesi gerekti. Ayakları ağrıyor, gün içinde ona rahatsızlık veriyordu. Kış o sene çok sert geçiyordu. O gün de kar yağışı ve soğuk hava etkisini etkili biçimde gösteriyordu. Siyamettin bey Bu soğuk havada evden çıktın. Bir taksiye binerek hastaneye gitti. Randevuyu onun için eşya almıştı. Sekretere gideceği bölümü söyleyip kimliğini göstererek gerekli işlemleri halletti ve yukarı kata çıkmak için merdivenlere doğru ilerledi. Sıranın kimde olduğunu gösteren ekran takip etti ve kendi adına görünce içeri girdi. Doktor masasının önündeki sandalyeleri oturup başını kaldırdığında gördüğü yüze bakınca dondu kaldı. Gözlerinde gurur, yüzünde buruk bir tebessüm oluştu. Karşında beyaz gömleği ile duran doktor Ahmet'ten başkası değildi... O mutsuz bir gün umutsuz genç gitmiş yerine kendine güvenen gülümsemesi de yüzünden eksik olmayan hayallerine ulaşmış bir adam gelmişti.
Öğretmenim tanıdınız mı beni? Dedi çocuksu bir heyecanla. Duygulu gözlerle, Babacan tebessümle başını salladı Siyamettin Bey, Evet, tanıdım dercesine. 2-3 adımda öğretmenin yanına gelen doktor önce elini öptü sonra sarıldı. Hal hatır sorduktan sonra şikayetini dinleyip gerekli tedavi yöntemlerini söyledi. 15 dakika sonra mola vereceğini ve kantinde bekleyebilirse daha geniş görüşebileceklerini söyledi. Öğrencisini onaylayan hocası kantinde beklemeye başladı. Zihninden bir film şeridi gibi mazi geçiverdi. Ahmet geldi. İkisi de birbirini çok özlemişti. Tekrar maziye döndüler.
Ahmet:
"Lisede çantamı hediyeler bırakan kişinin siz olduğunu öğrenmiştim öğretmenim. Fakat gelip teşekkür edemedim size. Zaten öğrendiğimde sene sonuna yaklaşmıştık. Şimdi böyle bir fırsat yakalamışken söylemek istiyorum. Çok teşekkür ederim öğretmenim Her şey için çok teşekkürler.” diyerek yüreğindeki yükü boşalttı.
Bu konuma gelmesinde Siyamettin Bey'in etkisi çok büyüktü. Umudunu yeniden kazanmasını sağlamakla kalmamış daha birçok katkısı olmuştu hayatına.
Bunlar için öğretmenine borçlu hissediyordu kendini ve yıllar geçse de ödeyemezdi borcunu.
Bazen önemsiz gibi görülen bir davranış bile muhatabının hayatında büyük etki oluşturabilir. Ahmet için de öğretmeni böyleydi hayatını değiştiren insan oydu. O günden sonra sıkça görüştüler. Bağlarını kopartmadılar. Ebedi ayrılık gelene kadar böyle devam ettiler. Öğretmenlik böyle bir meslek işte. Bazı öğretmenler hava durumu sunuyor bazıları ise iklim değiştiriyordu.
Öykü Köroğlu | Zeki Konukoğlu Anadolu Lisesi Öğrencisi