Bundan bir vakit önce sabah saatlerinde bir hastamız için ziyarete gitmiştim Şevket Yılmaz Araştırma Hastanesine. Dönüşte katlı otoparka çektiğim arabanın kaputunda bir el ilanı denk geldi.

Aldım, neler yazmışlar diye renkli kelimeleri okumaya başladım. Buruşturup atacaktım. Lakin yerlere çöp atmak ahlakımdan değildir. Bir de dinlemeden, öğrenmeden hüküm vermek ve yargılamak da istemem.

A4 kağıdında yazanlara sizlere aktarsam acaba reklamını yapmış olur muyum? Yani o belgenin de bir dağıtıcısı olabilir miyim, düşüncesiyle yazmayayım diyorum.

Ama siz değerli okuyucumun neye itiraz ettiğimi de bilmesi gerekiyor, kararsızım.  Değirmen taşı gibi ağır iki fikir arasında sıkışıp kaldım.

ÇEKAG (ÇEDES’e Karşı Güç Birliği) isimli bir oluşum hazırlamış kağıdı. Neye karşı olduklarını ben size yazılı metinden okuyayım:

10 adımda okullarda din görevlisi uygulaması: ÇEDES Projesi.

Devlet yetkililerimizin başlatmış olduğu projenin neymiş içeriği acaba?

Okullarda “Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) projesi uygulaması imiş. Bu proje kapsamında “manevi danışman” adı altında imam, vaiz ve Kur'an Kursu belletmenleri okullarda görevlendirilmesi planlanmış. MEB okullarında “değerler eğitimi” diye din görevlileri derse girmeye başlamış.

Bu itiraz belgesini hazırlayanlar, projeyi açıklayacakları yerde iki cümle ile özünü vermişler ve ondan sonra itiraz dolu fikirlerini renkli kutucuklar içinde sıralamışlar.

İtiraz kelimeleri şöyle sıralanıyordu: Görevlendirilen bu kişilerin öğretmenlik eğitimleri ve derse girme yetkileri yoktur. İmamın görevi camidedir, öğretmenin ise okuldadır.  Okullarda zorunlu ya da seçmeli din kültürü ve ahlak bilgisi dersi, öğretmenler tarafından okutulmaktadır. Değerler eğitimi zaten verilmektedir. Bu uygulama eğitim uzmanlarına, bilim insanlarına, öğretmenlere, velilere danışmadan hayata geçirilmiştir. ÇEDES uygulaması ideolojiktir. Hep söyledikleri gibi amaçları kindar ve dindar nesiller yetiştirmektir. Okullarda bunun tohumları atılmaktadır. Çocukların büyüsün yararı gözetilmemektedir, bu uygulamayla çocuklarımızın bedensel zihinsel ve ruhsal olarak sağlıklı yetişmeleri engellenmektedir.

Bu vurgulamadan sonra insanın kanı donduran ifadeler de var: Bu zihniyet sahipleri, Anadolu insanını tanımayan kişilerdir bence. Laikliği savunacağız sloganıyla “din görevlerinden eğitimci olmaz, değerler eğitimi veremezler” diyerek başlattıkları anti-proje ile “cemaat ve tarikatların okullarda cirit atmalarına izin vermeyeceğiz” demişler.  Bu ifadelerle (cirit atmak gibi aşağılayıcı kelimelerle) tarif edilen hangi yararlı iş olsa insan çekinir ve olumsuz etkilenir. Özet olarak;

“Biz, çocuklarımızın meslek sahibi olsunlar ve geleceğe hazırlansınlar diye okullara ve öğretmenlerimize teslim ettik. Tarikatları ve cemaatlerin ellerine düşsünler, kindar ve dindar olsunlar diye değil.”  Sanki bu ülkede “biz” dedikleri küçücük bir grup yaşıyor. Bir grup batılı, çağdaş, modern, seküler kafalı insanlar koskoca Anadolu insanına ayar vermeye çalışıyor.

Velhasıl birileri çalışıyor. Bu ülkenin %90' dan fazlası Müslüman. Bu coğrafyada, böyle bir el ilanı dikkate değer gibi geldi bana. Bilmiyorum. Yetkilileri göreve çağırmıyorum. Görevleri dahilinde iseler gereğini yapabilirler diye düşünüyorum.

AHMET TAŞTAN