-Sorsanız bana hocam namazla alakalı hissettiğiniz derin hisler var mı diye?
-Liseli bir gençtim. İmam Hatip Lisesinde okuyorum. O vakitler ortaokula yeni başlamış bir kardeşimize “namaz kılıyor musun?” diye sormuştum.
“Üç vakit kılıyorum” deyince ben de ona: “Namaz günde beş vakit. Beş vakit kılmalısın.” demiştim.
Yusuf Peygamber gibi güzel simalı bu gencin adı belki senin adındı. Evet, senin adın olsun. Onu unutmak mümkün mü?
İki aşık genç gibi sokaklarda gezdik aylar boyunca. Bu akıllı ve kavrayışlı gence birçok dini bilgiyi aktarmıştım yetişmesi için.
Bir hafta sonra... “Abi, sen dedikten sonra günde beş vakit namaz kılıyorum” demez mi! Dikkatimi bir çekti, pir çekti. Gönülden sevdik onu bir din kardeşi olarak. Değil mi ki beş vakit namaz kılıyordu.
Hatta “bazı akşamlar yatsı namazını kılmadığım zaman yorganın altında büyük bir hüzün kaplıyor içimi ve ağlayasım geliyor” deyince ruhumda kopan fırtınayı ilk kez o zaman fark ettim.
Kaç yıldır çok düzenli namaz kılıyordum ama ben bunu niçin hissetmemiştim. Namaz kılamamanın ruhuma vereceği ıstırabı neden daha önce yakalayamamıştım.
Yıllar sonraydı... Uludağ üniversitesinde okurken Bursa’dan Gemlik’e gitmek üzere son otobüse bindiğimde akşam namazına yetişirim diye düşünüyordum. Ama trafiğin sıkışıklığından otobüsün ağır ilerlemesi sebebiyle vakit geçecek ve ben namazı kaçırmış olacaktım.
Hava soğuktu lakin insan nefeslerini oluşturduğu sıcak hava değildi beni terleten. Akşam namazı geçiyordu ve ben eli kolu bağlı bir şekilde sıkıntıdan sıkıntıya devriliyordum yola revan olmuş otobüsün içinde.
İnsem, yolumu biliyordum ama bir daha araba gelir mi, bakın işte onu bilmiyordum. Öğrenciyim cebimde yeterli param yoktu. O yolculuğun nasıl geçtiğini bir türlü anlamadım.
Bu hal şehirlerarası yollarda zaman zaman başıma geldi. Aynı sıkıntıyı tekraren hissettim. Her seferinde içim içime sığmadı. Sıkıntıdan sıkıntıya düştüm dertten derde düşen insanlar gibi.
Sonra fark ettim, namaza alışmış bir gönlün namazdan uzak düştüğünde neler hissedebileceğini o yolculuk sırasında fark ettim.
“Ferihnâ yâ Bilal- bizi ferahlat ya Bilal” diyerek müezzini Hz. Bilal'e namaz için ezan okumasını emreden Resulullah (sav)'in niçin böyle dediğini o zaman anladım.
İnanmış ruhlar için namaz bir ferahlık. Namaz, dünyadan ayrılış ve uzak diyarlara yüceliştir. Darlandığı zaman namaza yönelen ruhlar, rahata ermiş olarak huzurdan ayrılırlar.
Namaz kılmak için yaptığımız mücadeleler de bunlardan bazıları olsa gerek. Namazdan vazgeçmek, namazı görmezden gelmek hayatla bağlantını kesmek gibiydi benim için.
AHMET TAŞTAN