Bu sırada gulamım / hizmetçim, seslendi: - Ağa karşımızdaki köyden yokuş-yukarı silahlı bir atlı gidiyor, dedi.
Bunun üzerine bendeniz hakîr, yıldırım hızıyla yokuş-aşağı adama karşı
at sürdüm; yaklaşarak atının eğerinden yakaladım ve: - Uğurlar ola şehbâzım! Sabahların hayr ola! Böyle seyredip nereye gidersin? Dedim. Adam şaşırdı kaldı ve silahına dahî davranamadı.
Sadece: - Pamukçulu derler bir köy vardır; o köyde bir alacağım vardır onu
almaya gidiyorum, dedi. Bendeniz hakîr, üzerine atılıp dizginlerini sıkı
sıkıya tuttum ve: Şehbazım! Biz de oraya gideriz; şu ilerdeki dağ başında bir kahvaltı edelim ve adamı salmadım.
Adam, bir kaç defa: - Atımın dizginlerini koyuver! Diye israr ettiyse de yakasını bırakmadım; adam, tir–tir titriyordu. Birden atından indi ve ormana daldı ve gözden kayboldu.
Bundan sonra bir saat yol aldık ve dağın tepesinde Koca Yaylaya vardık. Burada büyük bir kervan gördük ki: - Bire vur ha! Bire tut ha! Diye gürültüler çıkartarak kervan sevkediyorlardı.
Onlara yaklaşarak kendimizi tanıttım ve gideceğimiz yol hakkında sorular yönelterek bilgi almak istedim ve dedim ki: - Dün Bursa’dan çıktık, Kütahya’ya gideriz. Yollar nicedir?
Deyince cevaben dediler ki: - Şu solunuzda altı atlı gider; onlardan sakının, dediler ve yollarına devam ettiler. Bunun üzerine o altı atlı üzerine at sürdüm; yanlarına vardığımda kör gözlü bir herif:
- Nereden gelirsin? Dedi bana… Süâline cevap verdim ve anladım ki
elimizden kaçırdığımız o piyade adam, bunların adamıdır. O nedenle
sür’atle yanlarından uzaklaştık ve o piyâde adam, bunlara kavuşmadan
biz, Domaniç Dağı’nı aşarak aşağıya doğru at sürdük.
Bin-bir korku içinde dokuz saat yol giderek Hân-ı Çukurca Köyü Menzili’ne vardık. Görüldüğü gibi Domaniç Dağı, eşkıya yatağıdır.
O’nun tepesinden: Mihaliç/ Karacabey, Erdek / Apolyond, Biğa kasabaları göründüğü gibi güneyinde Kütahya ve Bilecik kasabaları da görünür.
Selâmetle bu dağdan Çukurca-Hanı’na düştük. Fakat burada durmadık. Çünkü bütün halk, yaylaya çıkmış; köyde kimse kalmamış olduğundan bizler de yaylaya çıkıp halkın arasında çadırlarımızı kurduk.
Ben yüksek sesle ezan okudum ve cemâatle akşam namazını kıldık. Halk, bizden hoşlandı. Başımızdan geçenleri anlattığımızda: - İyi ki canınızu kurtarmışsınız! Dediler ve bizi teselli ettiler.
Çukurca Köyü, elli evlik bir Domaniç köyüdür. Bir camisi ve üç hanı bulunmaktadır. Bir de kaynak suyu vardır.”
RECEP AKAKUŞ Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan
Ayhan Talha Bayraktar