Medrese-i İshak Paşa, beyne’l-ulemâ meşhûr-ı âfâk / bilginler
arasında itibarlı ve de ünlü bir medresedir.

Bu külliyeye dâhil bir mükellef han ve bir de hoş-hevâ hamam vardır.
Cümle İshak Paşa Külliyesi, kurşun örtülüdür; ma’mûr imâretlerdir. Bir
diğer cami daha vardır ki o, kâr-ı kadîm/eski bir yapı, Mâbethân-ı Yıldı-
rım Hân Camii’dir ve kiremit ile mestûrdur/örtülüdür.

Çatı örtüsü kurşun değildir. Ammâ acâip/son derece rûhaniyetlidir. Yapılcak her düânın, müstecâp olacağı/kabul edileceği bir camidir. Bu camilerden maadâ zâviyeler vardır.

İki medrese/Kulaca ve Hamzabey Köyü medreseleri, iki tekke ve üç
adet de mekteb-i sıbyân-ı tıflân-i ebcedhân / mahalle mektebi vardır. Di-
ğer yanda: Yedi adet çeşme-i âb-ı hayât ve bir hamam-ı Yıldırım Hân dahî
vardır.

Kasabada 150 dükkân mevcuttur. Haftada bir gün kasaba merkezinde
Pazar kurulur. Etraftaki kurâlardan / köylerden nice bin âdem / bir çok kişi, cem olup bâzâr-ı azîm kurarlar; bey-u şirâ ederler / alış-veriş yaparlar.

Pazarda her metâ’/ mal, bulunur.

Şehir merkezi, İnegöl Sahrâsı’nın / Ovası’nın tam vasatında / ortasında bir mürtefî / yüksek yerde kurulmuştur.

Âb-ü hevâsı latîf / suyu ve havası hoş olduğundan lâlegûn / lâle misâli al yanaklı mahbûbesi/güzelleri olur derler.

İnegöl ismi,“Ezine-göl” sözcüğünden me’hûzdur / alınmış bir isimdir ki bu şehir, ibtidâ / ilk defa feth olunduğunda “Ezine-günü” imiş.

Yani: Cuma günü imiş. Anın içün “Ezine-günü”nden galat olarak kavm-i
etrâk/Türk halkı, “Harf-i zâli / Arapça’daki zâl harfini” hazf idüp/kaldırıp
taklîl-i kelâm ile / söz kısaltması yaparak bu şehre, “İnegöl” derler.

Hâlâ bu diyarlarda camilere, “İne-dâm” derler ki Cuma Camii demek olur. Göl kenarında iptida/ilk defa Cuma namazı edâ olunduğu içün de “İnegöl”
demişlerdir.

Göl, gahîce /zaman zaman, yâbis olur / kurur. Bu şehrin memdûhâtından / şöhret bulmuş ürünlerinden kaymağı, çok meşhurdur.

Şehrin yıldız cânibine / kuzeyine Bursa-Yenişehiri, kim bâlâda tahrir
olunmuştur / yukarıda yazılmıştır, beş saat mesâfede bir yerdir. Kasaba-i
Bilecik, bu şehrin şark / doğu tarafına düşer.

Kurşunlu dağlarından ve Ahî Baba Yolu’ndan gidilince dört saat mesafede bir yerdir.

Mezkûr kasabalara varıncaya dek bu mâbeynde olan / bu arada yer alan dağtaş, sahra ve bayırlarda taş kullanılarak inşâ edilmiş ma’mûr ve âbâdân nevâhî / yöreler ve kurâlar / köyler vardır.

Buralarda cümle etrâk kavmi / Türk halkı, sâkindir. Ancak yine de
gâfil gitmemek gerek.

Zira bu yörenin eşkiyâsı, bir şikâr / av alıp Keşiş Dağı’nda karar edip nihân olunca / gizlenince yakalanması mümkün olmaz”

RECEP AKAKUŞ Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan

Ayhan Talha Bayraktar