Sünnetullah'tandır ; bir toplum kendini bozmadıkça Allah o toplumdaki güzellikleri geri almaz.
Bu ilkeye tersinden bakacak olursak,bir toplumda bozulma olursa o toplum zayıflar ve çöker.
Toplum dediğimiz şey bireylerden oluştuğuna göre, insan bozulursa her şey bozulur diyebiliriz rahatlıkla.
Sosyolojik açıdan bakıldığında, tarih boyunca bu olgu her toplumda ve devlette yaşanmıştır.
Eğer böyle olmasaydı, zamanında dünyaya hükmeden ve zamanımızdaki toplumlardan çok daha güçlü olan kavimler veya devletler hâlâ varlığını koruyor olurdu.
Hani nerede Firavunlar, Nemrutlar, Sümerler, Aztekler, Romalılar, Osmanlılar, vb.
Demek ki dünyanın en büyük gücü de olsanız, insan bozulunca ve buna bağlı olarak insanın yön verdiği sistemler bozulunca toplum da bozuluyor ve bir süre sonra çöküş yaşanıyor.
Bugün zayıf olan yarın güçlü, bugün yenilmez sanılanlar yarın yer ile yeksan oluyor.
"Hakimiyet günlerini aranızda çevirir dururuz" şeklindeki ilahi kural tarih boyunca işlemiştir, Hak - Batıl mücadelesinde bazen Hak tarafı bazen ise Batıl tarafı hükmeden olmuştur.
İmtihan gereği zayıfken de güçlüyken sınav veriyoruz. Zayıfken sabır ile, güçlüyken adalet ile davranıp davranmadığımız imtihanın en önemli konularından biri oluyor.
Genel bir yaklaşımla; son üç asırda, özellikle son yüz yılda büyük bir sabır imtihanı içerisindedir Türk - İslam medeniyeti.
Tabii ki sabır erdemini gösterirken, bir yandan da batıl - kötü olanla mücadele etmek, düştüğümüz zayıf durumdan kurtulmak için çalışmak, Hak taraftan olanlarla birliktelikler oluşturmak için çalışmak da imtihanın en önemli unsurları arasında yer alıyor.
Yoksa kuru kuruya sabırla hiç bir değişim gerçekleşmeyecektir.
İslamî ve insanî değerlerin aşınması ile ahlak, eğitim, bilim, teknoloji, ümmet birliği, ordu,...kısacası bir toplumu ayakta tutan tüm dinamikler bozulmuş, devletlerimiz zayıflamış ve Emperyalist - Siyonist güçlerin güdümüne girmiştir.
Geldiğimiz nokta o kadar berbat ki; gözümüzün önünde on binlerce çocuk katlediliyor ve biz öküz trene bakar gibi seyrediyoruz sadece.
Bu kadar acziyet, bu kadar sömürü, bu kadar zulüm ve bu kadar ahlakî yozlaşma bizi hâlâ uyundırıp bir araya getiremiyorsa, en önemli sorunumuz zihinlerimizin de sömürgecilikten nasibini almış olmasıdır.
Peki bu devran hep böyle mi sürüp gidecek ? Hayır tabii ki, hakimiyet günleri el değiştirecek, tarih boyunca olduğu gibi.
Peki bu hakimiyet - güç Hak olan tarafa nasıl geçecek ?
MEHMET ARİF SELİM