“Biz, kendilerini ve başkalarını düzeltmek için çaba gösterenlerin emeklerini zayi etmeyeceğiz.” (Araf 170.ayet )

                                                                                                 Düzeltme; bir nevi çeki düzen verme, iyileştirme anlamında. Neyi düzeltmek istediğin mühim tabi ve ne kadar çabaladığın kıymetli. Ancak bu süreçte bahaneler ve şikâyetler seni kovalayacak besbelli. 

Her işin zorluğu, yorgunluğu var elbet amma kendini düzeltmeye çalışmak, insana her işten daha zor. İşin içine ben giriyor çünkü enaniyet başka bir adıyla. Kendi içimizi tamir etmek, ıslah etmek, ciddi bir mücadele istiyor. Orda başka bir ben var, kimseye itiraf edemediğimiz, sadece iç âlemimizde yaşadığımız, insanlardan sakladığımız bir ben…

 Kaygılarımız, hayallerimiz, umutlarımız, arzularımız, hırslarımız, zayıflıklarımız, bize dair ne varsa içimizde. Yunus Emre’nin tabiri ile “Bir ben vardır bende, benden içeru”.  Sadece Rabbimize ayan, dışa kapalı halimiz. E tabi böyle olunca zorluk katlanıyor.

Dervişlerin tabiri ile “Kendini bulan, Rabbini bulur”, ya kendini unutan ne olur? Kendini bulmak dediğin basit bir arayıştan mı ibarettir? Öyle olsa hak erleri aramanın derdiyle yanıp tutuşur muydu?

 Bulmanın anahtarı için yola düşmek şarttır. Yola düşen de aşk, muhabbet, gayret, emek, zahmet, çaba gerekir. Neyi arıyorsa insan ondan ibarettir. O yüzden kendini düzeltip bilmek isteyen, edeple çıkar bu yola.

 Önce had bilir ki yollar açılsın. Ahir zaman insanının en büyük hastalığı belki de haddini bilmemektir. Kendinden bihaber olunca her şeyi bildiğini zannetmesi ondandır. Benmerkezci yaşaması, kâinattan habersiz, etrafında olan insanlara kayıtsız kalışı bunun yansımasıdır.

Kendi refah ve bolluk içinde iken basiretinin bağlanışı, halden anlamaması, teknolojiden başını kaldıramayıp canlılardan habersiz kalışı ondandır.  Tuhaf olan ise, kendisini düzeltmeye ihtiyaç duymayıp şikâyet ehli oluşudur. Sanki her yaşanan olumsuzluk başkaları yüzündendir.

 Kendini dev aynasında gördüğünden üzerine alınmaz hata ve kusurları. Başkaları suçlu, kendisi hep masumdur onun gözünde.  Bakışında arıza olan elbet sadece eksik ve kusurlu görür her şeyi malum…

 Sonrası malum, madden her şeye sahip ancak kendine sahip çıkamayan insan yığınları kaplar hayatımızı. Ve maalesef bu durum dünyamızı çekilmez ve yaşanılmaz hale çevirir.

Günümüzde yaşanan olumsuz durumların, bencil hayatların, zorbalık, zalimliklerin, ahlaksızlıkların, insanı insanlıktan çıkaran tüm hallerin kökeninde kendini tanımaktan aciz, haddini bilmeden yaşayan insancıklar oluşturmaktadır.

Genciyle yaşlısı ile insanoğlu olarak kendimizden uzak oluşumuz, bizi dünyanın kölesi haline getirmiştir. Şimdilerde insanların hedefleri, bolluk, şatafat ile yaşamak, iyi olduğunu adeta başkalarına ispatlama, zahmete girmeden para kazanma, mutluluğunu insanların gözüne sokar gibi gösterme gibi, tuhaf bile bürünmüştür. Hatta bazen en mahrem hallerini sosyal medya aracığı ile sergilemek, çok normalmiş gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. İnsanı yaratılış özelliklerinden uzaklaştırmak, doğal ve samimi bir halden yapaylaşmış, sorumsuz hale devşirme adeta moda olmuştur.

Karşımıza çıkan sosyal medya kullanıcılarındaki aynı yüz ifadeleri, estetiğin güzellik gibi gösterilme çalışmaları, herkesin aynı restoranlara, kafelere gidince mutlu olacağı yanılgısı da hep bu özendirmelerin sonucudur. Şimdilerin bakışı, kendimize dönmezsek ve çeki düzen vermezsek bizi bizden iyice uzaklara götürecektir.

 Kendi iç dünyamızda olumlu yönlerimizi zenginleştirerek, olumsuz hallerimizi de düzelterek işe başlamalıyız. İnsanoğlu her hali içinde barındırır elbette. Eğer isterse, gayretle çabalarsa, Mevla nın deyimiyle meleklerden de üstün güzelliklere bürünür. Rabbimizin buyruğu gereğince, “İnsana ancak çalıştığı kadarı verilir.”

O zaman önce kendimizi düzeltmekle işe başlamalıyız. Zira biz düzelirsek yaşadığımız dünya da bizimle beraber düzene girecektir. Elbette her şeyi düzeltmeye gücümüz, takatimiz yetmeyecektir. Ama biz, kendimize düşeni yapmaktan sorumluyuz. Unutmayalım ki “Sefer bizden başarı Allah’tandır”.

Sözün özü; “ Dün akıllıydım, dünyayı değiştirmek istedim;

Bugün ise bilgeyim, kendimi değiştirdim.”  ( MEVLANA)

                                                                                                                         Sevda ÇEVİK