Mehmet Arif Selim'in köşe yazısı
Çocukluğumuzun son evreleriyle gençliğimizin ilk evreleri ve sonrasındaki gençliğimiz ve orta yaşlarımızın hayalleri vardı. Bizlere 90 kuşağı da diyebilirsiniz. Kendimize dair kurduğumuz hayaller de vardı tabii ki, zira insan hayal ettiği oranda tutunurdu hayata.
Ancak kendimiz için kurduğumuz hayaller hep ikinci planda kalırdı, asıl hayalini kurduğumuz şeyler devletimizin geleceği ile ilgili güzellikler ve başarılardı. Çünkü yaşayarak öğrenmiştik ki; devletin hayallerine ulaşamadığı yerde, bireylerin de hayallerine ve hedeflerine ulaşması söz konusu olamazdı. Bu anlayışla yaşamaya çalışıyorduk; takıldığımız mekanlar da, okuduğumuz gazeteler ve dergiler de devletin geleceğine dair meselelerin gündem olduğu mekanlar ve yayınlardı.
Mesela, hayallerimizden birisi; devletimizin bekası için çabalayan, insanları görüşlerine göre fişlemeyen ve dışlamayan, sürekli siyasete müdahele etmeyen ve darbe yapmayan bir orduya sahip olmaktı. Bunun yanında ordumuzun teknolojik imkanlarla donatılması ve bunun yerli imkanlarla yapılması da olmazsa olmaz hayallerimizden di. 90'ların gençleri askere giderken, özellikle terörün olduğu bölgelere gidiyorsa, sanki ölüme gidiyor gibi uğurlanırdı askere. Güçlü ve asıl işi olan ülke savunmasına odaklanmış bir ordumuz olunca, asker uğurlamalarının yarı - cenaze merasimi olmaktan çıkacağını hayal ederdik.
Hastanelere gitmezdik pek, sabah karanlığında sıraya girmek, saatlerce beklemeye rağmen sira alamamaktan korkardık. Gideceksekte "umarız doktor bizi muayenehanesine çağırmaz" diye içten içe dua ederdik. Veya ameliyatlık bir durum olursa "inşallah doktor çok paragöz değildirde fazla 'bıçak parası' istemez derdik. Beyin kanaması geçirmiş amcamın, yarı koma halindeyken bile sekiz kişilik koğuşta yattığını görünce iyice soğumuştum hastanelerden. Hayalimiz insanca sağlık hizmeti alabilmekti ezcümle.
Okul birincisi olmama rağmen üniversite sınavına hazırlanmak için dersaneye gitmek zorundaydım. Zira sınavlarda çıkan çoğu sorunun okul müfredatı ile ilgisi yoktu, dersaneye gitmeye mecburduk. Okul devletin, sınavı devlet yapıyor bu çelişki olmamalı, devlet sınava hazırlananlara ücretsiz imkan sağlamalı artık diye hayal kurardık. Enerjide dışa bağımlı olmamalıyız; petrol, dogalgaz aramalıyız ve bulmalıyız şeklindeydi bir başka hayalimiz. Birkaç gün önce Karadeniz'de kendi arama ve sondaj gemilerimizle ve kendi insan kaynağımızla bulduğumuz doğalgaz , saat 20.23'teki törenle şebekeye verildi. Emek veren herkese, ülkenin hayallerinin peşinde koşan herkese sonsuz teşekkürler.
Her hayal gerçekleşmez fakat, gerceeşen herşey bir hayalle başlar, bunu biliyorduk. Vatandaşlarımızın inancından, mezhebinden, kökeninden veya giydiği kıyafetinden dolayı dışlanıp 2.sınıf vatandaş muamelesi görmediği bir ülke olmak bir başka hayalimizdi. Bu olumsuzluklar bizi devletimize asla küstürmezdi. Devleti yönetenlerle, devleti birbirinden ayırabilecek ferasetimizde vardı. Devletin olmazsa olmazlığı ve kutsallığı asla sorgulanabilir değildi zihin dünyamızda. Bir diğer hayalimiz devletimizin batılı ülkelere muhtaç durumdan kurtulması, onlardan borç alma mecburiyetini aşmasıydı. Avrupa ülkelerindeki statları görünce hayranlık duyup, bizde de böyle statlar olacak hayali de vardı. Veya televizyonda gördüğümüz uydu fırlatma görüntülerine gıpta ederken, biz de kendi uydularımızı yapmalıyız ve yaparız şeklindeydi bir diğer hayalimiz.
"Paris otobanı gibi, Londra asfaltı gibi" tabirlerini sıklıkla duyduğumuz için olsa gerek; yollar, köprüler, tüneller, havaalanları, metrolarla ülkemizin çagdaş bir ulaşım ağına sahip olacağının hayalini kurmakta yaygındı zihin dünyamızda. Bazı hayallerimizdi bunlar." Biz göremeyiz herhalde fakat, çocuklarımız görür inşallah " temennisiyle sona ererdi hayal seanslarımız. Sonra efkarlanır, Ferdi (Tayfur) - Orhan (Gencebay) - Müslüm (Gürses) üçlüsünden biriyle arabeks duygulara dalar giderdik. (Bu arada, ben " Ferdici " idim.)
Her ne kadar Uğur Işılak; " Hayaller her zaman yarıda kalır" demiş olsada bir şarkısında, çok şükür çoğu hayalimiz gerçek oldu ve biz bunları dünya gözüyle gördük. Şahsım adın söyleyeyim, ölsemde gözüm açık gitmez artık.
Bundan sonrasına dair toplum olarak ve özellikle gençlik olarak ne hayal kurarsak büyük oranda10, 20 veya 30 sene sonra bununla karşılaşacağız. Ne ekersek onu biçeceğiz, neyi hayal edersek onunla yüzleşeceğiz ve ne uğrunda çaba sarfediyorsak onu yaşayacağız.
Her güzel ve hayırlı hayalinizin gerçekleşmesi dileğiyle, Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin diyorum. Daha nice 100 yılların olsun Türkiyem.
Hayallerine ve "Kızılelma" larına ulaştığın yüzlerce 100.yılların olsun Türkiyem.