Malazgirt, Mecidabık, Büyük Taarruz ve Başkumandan Meydan Savaşı, Fırat Kalkanı gibi nice zaferlerin kazanıldığı aydır Ağustos ayı. Zaferler kazanarak bin yıldır bu topraklarda vatan kurduk ve o vatanı elde tuttuk. Tüm şehitlerimize ve ahirete göçmüş olan Gazilerimize rahmet olsun.

Dinimizi, kültürümüzü yaşatabilmek için, can vererek vatan kıldığımız bu topraklarda istiklâlimiz elimizde yaşıyor olmanın kıymetini bilmeli, şükrünü eda etmeliyiz. Devletin kutsal, devlete yan bakanın  ise hain olduğunu bir an bile aklımızdan çıkarmadan, hainlerin sinsi fitnelerine suç ortağı olmadan, hainlerin arkasına geçen küresel güçlerin planlarına alet olmadan hareket edebilme ferasetini göstermek zorundayız.

Zorundayız zira, dünyanın gidişatı her gün daha fazla kötüleşmekte ve etrafımızdaki çember her geçen gün dahada daraltılmakta.

Daralan çemberin içinde yok olmamak için, içerdeki hainlere fırsat vermemek zorundayız en başta. Çünkü, tarihimizde pek çok kez yaşadığımız bir olgudur ki; içerdeki işbirlikçilerini kullanarak bizim dikkatimizi iç mesellere yoğunlaştıran emperyalist güçler, ülke dışında ve etrafımızdaki coğrafyada istedikleri gibi planlarını icra edebilmektedir.

Örneğin Sovyetler Birliği' nin dağılmasından sonra; Türk devletleri bağımsız olduğunda, kadeş Türk devletleri ile ilişki kuramayalım diye ülkenin nasıl terörle kıskaca alındığını, faili meçhul (aslında faili Gladio) cinayetlerle ülkede nasıl bir karagaşa yaşandığını, ekonomik ve siyasi istikrarsızlığın nasıl arttığını ve bunun neticesinde 90'lı yılların nasıl "karanlık yıllar" a dönüştüğünü hatırlayalaım.

Aynı dönemdeki 1.Körfez Savaşı ile; emperyalistlerin Irak'a saldırırken ve 36. paralelin kuzeyini uçuşlara kapatıp kendi kontrollerine alarak, orada PKK'yı beslesiklerini ve büyüttüklerini hatırlayalım. İşte biz içeriye odaklanmışken dışarda başımıza çoraplar böyle örülüyor ve ülke bölünme noktasına getiriliyor, ülkedeki terörist sayısı otuz binlerle ifade edilecek seviyeye geliyordu.

O sırada terörle mücadele etmesi gereken ordumuzun pek çok üst düzey komutanı ise, içerde oluşturulan laik - antilaik gerginliğinin etkisiyle ve ideolojik yobazlıkla laikliği korumaktan başka bir şey düşünmüyor, terörle mücadele gevşiyor ve binlerce canımız şehit ediliyordu.

Emperyalist plan basitti, bizi içeriyle meşgul edip bölmek istiyorlardı. Zaten 1071' den beri istedikleri bu değilmiydi.

Gazetecileri (Mesela Uğur Mumcu), vatansever komutanlarımızı (Mesela Eşref Bitlis) emperyalist derin güçlerin istihbaratçıları veya Gladio elemanları öldürüyordu, veya Sivas'taki Madımak oteli yakılıyor otuzdan fazla insanımız diri diri yakılıyordu. Bu cinayetler toplumun dindar kesimlerince, laik kesimlerine karşı işlenmiş gibi gösteriliyor ve fitne ateşi sürekli körükleniyordu.

Uğur Mumcu bombalı suikastle katledilmişti Gladio tarafından. Ancak onun laik kişiliği ön plana çıkarılarak cinayet dindar insanlarca işlenmiş gibi lanse ediliyordu. (O döenemin medyasının emperyalizme yaptığı uşaklığın sadece bir örneğidir bu..) Her yerde gösteriler düzenleyen batı uşakları ve ülkenin iplerini elinde tutan batıkafalılar "Türkiye laiktir laik kalacak, mollalar İran'a, kahrolsun Şeriat" diye bağırıp duruyorlardı ve toplumun geri kalan kesimini düşmanlaştırıyordu. Yani emperyalist plan tıkır tıkır işliyordu.

Lise yıllarımdı, galiba 1.sınıftaydım. Trabzonun küçük bir ilçesi olan, hayatın normal aktığı ve ideoljik saflasma falan olmayan bir ilçesinde İmam Hatip'te öğrenciydim. Liseler arası futbol maçları vardı. Uğur Mumcu cinayeti yapılalı 5- 10 gün olmuştu. Ve biz yarı final maçı için, ilçemizdeki lise ile maça çıktık o akşam. Sahanın etrafında hem lisenin hem de imam hatip lisesinin yüzlercw taraftarı vardı.

Biz sahada normal sekilde maç oynarken  bir anda "Türkiye laiktir laik kalacak, mollalar İran'a" gibi sloganlar duyulmaya başladı. Bu sloganları atan gençler bir süre sonra imam hatip taraftarlarına saldırmaya başladı. Biz o sırada sahanın kapısını kilitleyip saha içinde mahsur kaldık. Sopalar, tekmeler, yumruklar havada uçuşuyor adeta küçük bir meydan savaşı yaşanıyordu. Sonrası uzun, sıkmayayım sizi...

Örneğe lütfen dikkat edin. Emperyalizm ve içerdeki işbirlikçileri, alakasız bir meseleden, alakasız bir ilçede, maç gibi basit bir olayı bahane edip nasıl fitne çıkarıyor. Gencecik insanları nasıl gaza getiriyor. Günümüzde bu gaza getirme işini (a) sosyal medya üzerinden çok daha kolay başardıklarını hatırlatmama gerek yok sanırım.

İçimizdeki farklılıklarımızı kullanıp, kardeşçe yaşama kültürümüzü sabote edip, bizi içerden zayıflatma planları yapan emperyalİsT - siyonİsT lerine ve onların içerdeki İT'lerine karşı her zamankinden daha çok dikkat etmeliyiz. Zira kaçınılmaz gibi görünen "büyük kapışma" yaklaştıkça fitne çabaları artacaktır.Allah devletimize z vermesin.

MEHMET ARİF SELİM