Ahmet Taştan'ın Köşe Yazısı
Okulların başlamasıyla bu hafta kalemin ucuna dolayacağımız konu, bir taraftan iman, bir taraftan eğitim.
İman ve eğitimi birlikte düşünerek nerelere varabiliriz? Karşımıza ne çıkar diye düşünerek yürümek gerekir.
Evvela imanın ne olduğunu hepimiz biliyoruz, diyelim. Lakin bizler, “iman ettik” dedikten sonra serbest bırakılamayacağımızı, kafamıza göre bir dünya hayatı sürdüremeyeceğimizi Kur’an-ı Kerim’in beyanından anlıyoruz. İman, nasıl bir şey? Ne kadar büyük bir cevher? İmanın nasıllığını, ne olduğunu, sonuçları üzerinden değerlendirdiğimizde açık bir biçimde görebiliyoruz bunu.
İman, kültür fizik hareketi sayılabilecek eğilip kalkmaları ibadet değerine yükselterek cennete bile götürebilir insanı. Obeziteye tepki olan perhiz gibi bir açlığı, sevabını sadece Allah’ın verebileceği oruca dönüştürür. Seyahatten parça gibi duran bir yolculuğu Hacc ibadetine ya da hayvan kesmeyi kurban seviyesine çıkarabilir iman. Değersizi ya da sıradan olanı değerli kılan bir cevherdir iman. Bir kafiri mümine; bir cehennemi, cennete dönüştürür iman. Çok kuvvetli bir dönüştürücüdür o.
Pardon, eğitim ne işe yarıyordu? Bireyi içinde bulunduğu topluma uyum süreci diye mi tarif ediliyordu? Bir insanı bu kadar derinden değiştiren imanın gücü eğitim sürecinde kullanılamaz mı?
İman, elektriğe benzetilebilir kısmen belki. Nasıl ki elektrik/cereyan birçok elektrik ile çalışan alet edevata can olursa... Her birini işlevi doğrultusunda harekete geçiren bir ruh olursa... İman da insanın niyetinden/gönlünden başlayarak amellerin ruhuna girer ve böylece onları değerli bir ibadet haline getirir.
Şeytana, nefse ve bütün çeldiricilere rağmen Cenab-ı Allah, fıtrata ve o fıtrata yerleştirdiği imanı kabul edebilme potansiyeline dayanarak İslam’a davet eder insanı. Allah’ın taraftarları her zaman azdır. Rabbimiz, sonsuz kudretine rağmen insanları hak yoluna sevk etmek için baskı yapmamış, iman etmeyi onların hür iradelerine bırakmıştır.
İmanın katkısını görmek için bu değişimi yaşayanlara bakmak lazım. Yani Peygamber Efendimiz (sav)’e ve onun yetiştirdiği sahabe-i kirama göz atmak yeterli olacaktır. Bir taraftan doğruluğuna emin olduğu bilgiye güvenerek tam bir teslimiyet, diğer taraftan başka bir dünyanın aldatıcı, parlak yaşantısına gözünü kapama işi...
Çamuru, insana çeviren; taşı, altına dönüştüren iman ile yapılan eğitim, öğrencide kısa zamanda muazzam bir değişikliği de başarır.
Eğitimin kişide davranış değişikliği olarak tanımlanması öteden beri bilinirken imanın etkileme gücünden gafil kalmak tam anlamıyla insana ihanettir. İnsan fıtratını piriz, sağlam bir imanı da fiş olarak algılayan eğitim modeli, öğrenciyi güneş gibi yapar. Tüm insanları ışınlarıyla ısıtan güneş gönüllü eğitim neferleri, umudumuz ve geleceğimizdir. Bugünkü yaygın modern çağdaş anlayış, Allah’ın kulu olan insanı yok sayan bir zihniyettir. Geleceğimizi ifade eden öğrencilerimizi, iman merkezli eğitim anlayışı ile yeniden yetiştirmeliyiz.
Lakin iman eğitimi, tüm hakim anlayışları bile ilahî olana boyun eğmeye sevk eder. İnsanlar, eğiten ve eğitilen diye ayrılsa da sorumluluk açısından her konuda eşittir. Eğitimi yöneten zihinler bile ancak takva konusunda üstünlük sahibi olabilirler.
Lakin imanın, eğitim üzerindeki etkisini hissetmek için hakikate uygun bilgiler ile çok sevilen öğretmene ihtiyaç var. İslam toplumunu kısa zaman içinde inşa eden Efendimiz (sav)’in örnekliği bize rehber olmalı. “Yapmadığınız şeyi niçin söylüyorsunuz” ayeti ile “emr olunduğun gibi dosdoğru ol” ayeti ufkumuzu belirlemeli.