Recep Akakuş'un köşe yazısı
1950 yılına kadar, Aşağıballık Köyü’nde dışa kapalı bir hayat yaşanmıştır. Arazisi çok dar olduğu için bir taraftan ormandan yer açarak tarım alanı elde etmeye çalışırken bir taraftan da yakın civarında yer alan yerli köylerden zaman zaman arazi satın almışlar; çok kere de onların arazilerini ortğına işleyerek geçimlerini sağlamışlardır.
Köy’ün kurucu âilesi, “Hacı Pehlivan ” lakabı ile anılan Ali Ağa ve kardeşi dedem İbrahim Ağa’dır. Köyü oluşturan diğer âileler ise sırasıyla: Hacı Osmanlar – İsmailler - Yalnız Mehmetler- KaradedelerSelimler-Köseler-Sağır oğulları-Kara Mustafalar-Kara VeysellerMuratlar-Nasıflar-Kumarcılar-Kara Mehmet Ali’ler-Küçük Aliler-Ak Osmanlar- Dâyiller-Domançliler ve Bahariyeliler gibi Değişik lakaplar ile anılırdı. Ancak 1934 yılında soy adı kanunu çıkınca bu lakaplar, yavaş yavaş unutulmuştur. Vukû bulan bir heyelân sebebiyle yeri değiştirilen mühâcir kökenli Yukarıballık Köyü’ünden 7-8 hane, Aşağıballık Köyü’ne gelip yerleştiği için köyün nüfusu, artmıştır.
Bir kaç âile de Domaniç’ ten ve de Bahariye Köyü’nden Aşağıballık Köyü’ne gelip yerleşmiştir. Bununla birlikte aynı yöre insanı oldukları için örf ve âdetleri, yek diğerinden çok farklı olmadığı için sosyal hayatta kaynaşma zor olmamıştır. Ancak ülke çapında diğer köylerde olduğu gibi 1950 yılına kadar Aşağıballık köylüleri de, dışa kapalı bir hayat yaşamışlardır.
Şehir ve kasabaya, ya hukûkî bir dava dolayısı ile gitmişlerdir. Yahut da giyecek, tuz, gaz ve çarık gibi zarûrî ihtiyaçlarını temin etmek üzere; bir kaç haftada bir kerre kasaba ve şehre inmişlerdir. Bir de skerlik dolayısı ile, geçici olarak, köy dışına çıkmışlardır.Nâdiren bir başka köye kız vermişler veya kız almışlardır. Söz gelimi: Aşağıballık’lılar, Nahiye merkezi olan Tahtaköprü’ye kız vermişler ve oradan kız almışlardır. Bozçarmut ve Türklerkonağı köylerinden kız almışlar ise de bu köylere kız vermemişlerdir.
1950’li yıllara kadar, köye, şifâhî kültür hakim olmuştur; iki-üç kişinin dışında köyde okur-yazar kimse yoktur. Köylüler, resmî işlemlerini mühür ve parmak izi kullanarak halletmişlerdir. Köyde ilk okul, Amerikan-Marşal yardımı çerçevesinde, ancak, 1955 yılında “BarakaOkul” olarak açılabilmiştir. o yıla kadar, sosyal tesis olarak, köyde sadece cami bulunmaktadır.
Dikkati çeken hususu, köy camii, sosyal tesisli bir yapı olarak inşa edimiştir. Bir bölümü mescid olan bu yapının kuzey cephesi, kot farkından yararlanılarak üç katlı olarak inşa edilmiş ve bu katlardan bodrum kat, misafirlerin hayvanları için “dam” olarak dizayn edilirken diğer katlar, köy odası, misafirhane ve heyet odası olarak düzenlenmiştir. “Mektep” ismi ile de anılan “köy-odası”, köylülerin sohbet yeri olarak kullanılırdı.
Her akşam, yatsı nazmından sonra geç vakte kadar köylüler, burada kendi aralarında sohbet ederler ve bilgi paylaşımında bulunurlardı. Kadınlar da her akşam tarladan eve dönüklerinde su almak bahanesiyle, çeşme veya kuyu başlarına koşarlar; burada konuşup aralarında bilgi paylaşımında bulunurlardı. Köydeki yönetim, muhtar ve idare heyetini oluşturan “azâ”lar tarafından üstlenilmiştir. Ayrıca ücret karşılığında köy halkına hizmet veren köy-korucusu, köy-kahyası, köy -çobanı ve de köy-sığrtmacı bulunurdu. Akşam olduktan sonra köyün ana giriş kapısı, köy korucusu tarafından kapatılır ve muhtarın bilgisi dışında köye yabancı bir kimse alınmazdı.
Diğer yandan Ramazan ve Kurban bayramı kutlamaları, asker uğurlamaları, hıderlez kutlamaları, düğünler ve cenaze merasimleri, “Koca-Oyun” ve “Cemelcilik” adı verilen köy-tiyatro oyunları, belirli mevsimlerde köylülerin katkısıyla topluca sosyal bir etkinlik olarak ortaya konurdu. (devam edecek)