Recep Akakuş'un köşe yazısı
1950’Lİ YILLARDA İNEGÖL’ DE YAŞANAN DİNÎ HAYAT (3)
Manifaturacı esnafının bulunduğu İnegöl Belediye Kapalı Çarşısı’nda gözlemlediğim şekliyle prosüdür şöyle gerçekleşiyordu: Dükkân, düâ ile açıldıktan ve önü süpürüldükten sonra; dükkânda henüz alış-veriş yapılamayacağının işareti olmak üzere; dükkân girişine iki sandalya veya tabure atılır ve üzerine de bir öğendire yahut da bir ince sırık konularak sabah kalvaltısı için eve dönü-lürdü.
Çünkü gıda ve yiyecek ile ilgili dükkânlarda alış-veriş, sabahın ilk saatlerinden itibaren başlamış olsa da giyim – kuşamla ilgili alış verişler, kaba kuşluk vaktinden önce başlamazdı. Bu arada köylülerin de mallarını ilgili pazar yerlerine indirmeleri beklenirdi.
Diğer yandan belediye zabıtası, köylünün malının pazara inmeden satışına izin vermezdi. Bu nedenle şehrin giriş-çıkışlarını tutarak zabıta, köylünün malını ucuza kapatmak isteyenleri engellerdi. Perşembe günleri İnegöl’ de dükkân ve kapalı çarşıların dışında –başta hayvan pazarı olmak üzere- zahire pazarı, sebze pazarı, odun pazarı, kadınlar pazarı ve yoğurt pazarı gibi….
Açık halk pazar yerleri, kurulurdu. Kasaba halkının, pazar yerlerinde alış veriş yapmk için evden çıkmalarının da –örfen - bir geleneği oluşmuştu. Şöyleki: Sabah saat 10 sıralarında pazar yerine önce zengin ve de varlıklı âileler, giderler ve piyasayı onlar, açarlardı; malın iyisini onlar seçerler ve de yüksek para öderlerdi; böylece köylü de sattığı malın yüksek değerini almış olurdu; aynı zamanda kendisi için yapacağı alış veriş için de zaman kazanmış olurdu.
Orta halli kasaba halkı ise öğleden sonra pazara çıkarlar; piyasa, oluşup tam yerine otırduğu için daha ucuza mal alma imkânına sahib olurdu. İkindi namazından sonra ise fakır âileler, pazar alış-verişne çıkarlardi.
Köylü, malını satarak kendisi de alış-veriş yapma durumunda olduğu için sabah-alış verişine göre malını yüzde elliye kadar daha ucuza elinden çıkarma durumunda kalırdı. Böylece; fakir kasaba halkı da Perşembe günleri gerçekleştirilen halk pazarından en geniş ölçüde yararlanmış olurdu.
Suların kararıp akşama yaklaşıldığı anda da -özellikle-sebze pazarındaki esnaf, tezgahlarını altüst eder satılmayan mallarını, olduğu yere dökerlerdi; sonrasında da cebinde alış-veriş parası dahi bulunmayan düşkün kişiler, pazar artığı bu malları toplayarak değerlendirmiş ve ihtiyaçlarını karşılamış olurlardı.
İnegöl halk pazarının kurulduğu perşembe gününün bir özelliği de pazara gelen her köylünün, kendi köyü ile ilgili olan “han “ile bağlantı kurmasıdır. Çünkü söz konusu olan “han”, o köyün postahanesi durumunda oluyordu. Resmî ve gayri resmî bütün irtibatlar, buradan sağlanır.
Bu nedenle İnegöl’ de çevre il ve ilçeler ile bağlantılı bir çok ” han “ bulunduğu gibi İnegöl’lde her köyün uğrak yeri olarak kullandığı bir “han” da bulunurdu. Söz gelimi: Benim mensup olduğum Aşağıballık köylüleri, Hamamlı Köyü’ nün irtibat kurduğu bir hanı, konaklama yeri olarak kullanırlardı. Görüldüğü gibi yüz yıllar öncesinden bu yana Perşembe günleri kurulması gelenekleşmiş olan İnegöl Halk Pazarı, bir bakıma halkın, tanışma ve de kaynaşma yeri olurdu.
Özellikle dinî hassasiyeti olan köylüler, Perşembe günleri öğle namazlarını kılmak ve diğer köylü Müslümanlar ile tanışmak ve de burada yapılan vaaz ve nasihatları dinlemek için çarşı camii niteliği taşıyan İshakpaşa Camisi’nde öğle namazını kılmaya çok özen gösterirler ve de camiye erken saatlerde, gelirlerdi.