Recep Akakuş'un köşe yazısı
1299 yılından itibaren İnegöl’de Roma ve Bizans dönemi sona ermiş, Türk-İslam dönemi başlamıştır.Bu tarihten itibaren Cumhuriyet dönemine kadar İnegöl’de Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler de yaşamlarına devam etmişlerdir. Ancak her geçen asır tükenen nesilleri, Cumhuriyet döneminde silinip gitmiştir. İnegöl, 719 yıldır Türk İslam beldesidir.
İnegöl’de 1299 yılında Türk hâkimiyet dönemi başlar başlamaz yörenin ova bölümünde yer alan akarsular, akış istikametine paralel olarak açılan ve ark adı verilen küçük kanallar aracılığı ile yekdiğerine paralel daha küçük kanallara aktarılmış ve bu yolla hem su taşmaları önlenmiş, hem de bu kanalların çevresine pirinç ekilmiştir.
Bilindiği üzere pirinç ekimi için sulak arazi gerekli olduğundan bu tür ziraat, içinde daimi su bulunan, toprakta yapılır. Bu nedenle yüz ölçümü, 142 km2’yi bulan İnegöl Ovası, pirinç üretim merkezî olarak değerlendirilmiş ve yöre, bu yolla büyük çapta, su baskınlarından da korunmuştur. Fetih edilişinin ilk yıllarında, yörenin özellikleri dikkate alınarak, Su-Sığırlık, Sığırtmaçlı, Çoban ve At Oğlanları adıyla 4 köy, oluşturulmuştur.
Bu köylerde büyükbaş hayvanlardan manda, sığır ve at, bol miktarda yetiştirilmiştir. Ayrıca, küçükbaş hayvanlardan da keçi-koyun beslenmiştir.
Yerleşim de coğrafî özellikler dikkate alınarak yapılmıştır. Söz gelimi, İnegöl Ovasında daimi su altında kalan yerleşim yerlerinde; At Oğlanı, Ulu Çeltikçi, Kalburt, Adabini/Sığırtmaçlı, Zındancık, Kayı, Şibalı/Sipahi, Bilal/Ğulamoğlu ve Su Sığırlığı/Alibey köylerinde, pirinç ve büyükbaş hayvan yetiştirme merkezi oluşturulmuştur. (DEVAM EDECEK)
Kesin olan şu ki İnegöl yöresinde köyler kurulurken ekonomik boyut, hiç bir zaman gözden uzak tutulmamıştır. Aynı zamanda emniyet ve güvenlik boyutu da göz önünde bulundurulmuştur. Derbentler, vâdi geçitleri, akarsu ve dere ağızları, ulaşım kavşak noktaları, evet bütün bu faktörler, köylerin kurulmasında esas alınmıştır. Bundan dolayı İnegöl yöresinde yerleşim, düzenlenirken köyler, birer tespih tanesi gibi İnegöl Ovası’nın etrafına dizilmiştir.
İlk yerleşim yeri olan Kulacahisar’dan başlayarak saat yelkovanı istikametinde yerli köyleri sıralamak gerekirse: Süpürtü-EymürKüçükyenice-Kurşunlu – Özlüce – Kınık – Çitli – Hamamlı - Gündüzlü/Mızal - Orta Köy/ Karacapaşa- Deydinler/Subaşı-İsaören-HocaköyCerrah/Atoğlanları-Edebey-Yenice/Çobanköy-Akıncılar/KademiAkhisar-Alanyurt/Adabini-Kozulca/ İlice-Şibalı/Sipahi – Yiğit/Paşa Yiğit/Lala Yiğit veya Nikdîh Baba…
Evet, bütün bu köyler, Türk hâkimiyet devrinde ilk tesis edilen, halk diliyle, yerli köylerdir ki bütün bunların kuruluşlarında geçim ve güvenlik, ön planda tutulmuştur. Arka planda yer alan diğer yerli köyler de aynı temel görüşe dayalı olarak kurulmuşlardır.
Söz gelimi: Osmanlı’nın ilk şehidi Baykoca/Bay Hoca’nın, şehit düştüğü HamzaBey/ Ada Höyük/ Alemüddin Köyü’nden başlarsak o civardaki Tokuş- Boğazköy- Çavuşköy/ Kızıl- Sungur Paşa/ Koçi-Karalar/ Karamıklar ve Şehidler/ Toma. Bu köylerin de hepsi, stratejik değer taşıyan mevkilerde kurulmuştur.
Mezit Deresi vâdi tabanında kurulan Eski Karacakaya/Karacakaya-i İskân-Yeni Karacakaya/Yeniköy ve Timurdere mevkiinde kurulan Konurlar/ Konğular da bu nitelikte olan köylerdir. Turguteli diye anılan Uludağ ve Domaniç Dağları’nın etek bölümüne gelince, burada doğu-batı istikametinde sıralanan:Ilıca/Oylat-Saâdet/Demircipazarlu-Maden/CevherlalaPaşaören/ Kirles, Sarıpınar / Sırnas – Doğanyurdu / Alaynoz / Köçekler-Suluköy/ Süle – Genci / Işık / Turgut Alp – Kayapınar /Gelene - Kıran ve Baba Sultan / Babaylar. Bu köyler de hem stratejik hem de ekonomik düşüncelere dayalı olarak bulundukları mevkilerde kurulmuşlardır.