Kıymetli dostum,

Yeri gelmişken olmasa da araya sıkışacağım bir nokta var.

Yazarımız genellikle Fuat Köprülü hocanın “İlk Mutasavvıflar” eserine atıfta bulunur.

 Batılı araştırmacıların isimleri ile birlikte Şerif Mardin'in sosyoloji çalışmalarını da kaynak olarak ele alır sıkça.

Şu ifadeye canım sıkıldı değerli dostum, “İslam, bu Sufi propagandıcılar aracılığıyla...”  Yani tebliğci/davetçi değil de propagandacı kelimesi hoşuma gitmedi.

O yüzden zaman zaman yazarımız, Müslüman bir zihinle değil de karşı tarafın gözünden bakmış, onların diliyle yazmış olduğunu hisseder gibi oldum.

Evet, yani samimiyetle ama işaret yoluyla anlattığını hissettim. Yani işin içinden, mutfağından gelen bir dil değil gibi, geldi bana.

“Padişahların, tarikat şeyhlerine olan bağlılıklarını, yönettikleri Türkmen boyları üzerinde hakimiyetini de meşrulaştırmayı onaylamış olmasından dolayıdır” ifadesi yine hoşuma gitmedi lakin gerçeklik payı var.

Medrese ile tekke arasındaki mücadele yüzyıllar boyu devam etmiş derken bazen medrese kökenli şeyhlerin de tarikatın başında olduğu görülmüştür.

 Osmanlı Sünni İslam'ı merkez alarak devleti yönetmiştir.”

“Öncelikle Kanuni Sultan Süleyman devrinde ortaya çıkan bu çevreleri, etkisiz hale getirmek de merkezi yönetim elinde bir baskı aracı haline dönüşen bu siyasallaşmış sünnîlik;

artık her türlü gelişime kapalı, hiçbir esnekliğe ve dinamizme geçit vermeyen, savunmacı ve tutucu bir karaktere büründü ve tam anlamıyla devlette özdeş hale geldi.”

Cümlesini de meseleyi derinlemesine bilen insanlar tarafından tartışmaya alınması gereken bir cümle.

Değerli dostum,

Kitapta uzun uzun anlatılan bu redd-i miras olayı dikkatimi çekti. Cumhuriyet kadroları, Osmanlı kültürü, medeniyeti, sanatı her ne varsa hepsini reddederek batıcı, modern, laik, Kemalist yeni bir sistem kurmaya çalıştılar. Kitapta şöyle geçiyor.

“Türkiye'nin hayat damarlarını kurutan temel problem Kemalizm-İslam, başka bir deyişle Atatürkçülük-İslam çatışması -yahut daha doğrusu- çatıştırılmasıdır.”

“Atatürk'ün tarihi şahsiyeti özellikle tek parti döneminde dayatmacı bir zihniyetle topluma yeni din olarak sunulan Kemalizm’den ayrılmalıdır.

Kemalizm'e yönelik eleştiriler, bilimsel temellere dayanmayan anlamsız ve faydasız bir Atatürk düşmanlığına dönüştürülmemelidir.”

AHMET TAŞTAN