Ahmet Taştan yazdı

Uzun zamandır ara verdiğim roman okumalarıma Ahmet Günbay Yıldız’ın hidayet romanlarından biri olan Masal Kız ile tekrar başladım.

Kitabı nasıl elde ettim, onu anlatayım. Okulda telefon kullanmanın yasak olmasının getirdiği bir bereketti bu kitaplar. Geçen haftalarda Hz.Adem ile Hz. Havva’nın “yasak meyve yemesi” gibi teneffüste cep telefonlarını dolaptan almış  öğrencilere acı bir fatura kestim: “Kitap almak”

Sağ olsunlar dürüst çocuklardı. Nazan Bekiroğlu’nun “La” isimli kitabı, Mustafa Kutlu’nun “Beyhude Ömrüm” kitabı ile Ahmet Günbay’ın “Masal Kız” isimli kitabını almışlar. Bir teneffüs vakti dikildiler önüme. Uzattılar kitapları: “Hocam söz verdiğimiz kitapları aldık." dediler.

Çok mutlu oldum sözünde duran öğrencilerim olduğu için. Yepyeni kitaplara dokunmanın verdiği hazzı hissetmek için kitapları elime aldım sonra: “Okudunuz mu bunları?” “Hayır hocam, okumadık.” dediler. “O zaman sen bunu, sen de şunu, ben de bunu  okuyayım. Bakalım hangimiz önce bitirecek.”

Söz verdik ya geri durmak olmaz. Bir de yarış başlattık. İşte şimdi size kitabı okumamın kanıtı.

Özel bir kolejde okuyan üç kız, dört erkekli bir motosiklet grubu diye konuya girince yazarımız, dikkatimi çekti tabii. Liseli gençlere tavsiye edebileceğim bir kitap sanırım, dedim. Masal Kız, diye isimlendirilen bir fabrikada genel müdürün kızı Yakut’un sarı saçların ayak topuklarına kadar uzanıyordu. Hayatta en çok değer verdiği saçları genç kızın bir imtihanı olmuştu.

Anne babasının ayrılmasından sonra, dedelerinin yanında kalıp büyüyen, onların vefatının ardından, dayısının yanında çobanlık yaparken hayırsever biri tarafından elinden tutulup bir vakıf yurduna okumak için yerleştirilen Ensar isimli bir genç, bu özel koleje sonradan kayıt yaptırır.

Yakışıklı mı yakışıklıdır.  Okul birinciliğini  Masal Kız’ın elinden alan bir delikanlı olmasına rağmen o topluma karışmaz. Bu çekingenliği dikkat çeker ve Masal Kız isimli kişi onunla diyalog kurmaya çalışır. Mezuniyete bir iki ay kala her hafta sonu birinin sponsorluğunda iyi bir yerde yemeye karar verilir ama Ensar, davet edilen yemeğe gelemeyeceğini söyler. İkna için Masal Kız onunla baş başa konuşurken bazı özel sırlar karşılıklı olarak açılır.

Masal Kızın derin alemini fark edip ona güvenen Ensar, kendi sırlarını da açar.  Dayısının yanında çobanlık yaptığını söyleyince Masal Kız, ona Efsane Çoban sıfatını yakıştırır. Bu güven ortamı derin bir muhabbete dönüşür ama mevzu kelimelerle canlandırılmaz iki gönül arasında.

Mezuniyet gününde birbirlerine telefon numaralarını vermemiş olsalar da birer ajanda ve kalem hediye ederler duygu ve düşünceler  yazılır, diye. Biz o defterlere neler yazıldığını kitabın belli sayfalarında okuyoruz zaten.  Ama burada bir not düşeyim.

Keşke yazar, kaleminin rengini biraz değiştirseydi de kızın ve erkeğin farklı cümle yapısıyla yazdığını ortaya koyabilseydi. Hep kendi üslubunu kullanması bir zafiyet olmasa da kahramanlarını anlaması açısından zayıf kalmış bir nokta diye düşünüyorum.

Ensar, hayırseverin rehberliğinde üniversiteye hazırlanması için vakfa ait iki odalı küçük bir evde kalırken sıkı bir çalışmayla Tıp Fakültesini kazanır.

Bundan sonra delikanlı, liseli arkadaşlarından kimselerle görüşmez. Sadece hayırseverin oğlu Cihan’la irtibatını kesmez. Onun evlenmesiyle ve bir zaman sonra aile sorunlarıyla yakından ilgilenir.

(Devam Edecek)