Ahmet Taştan yazdı

Köyün tepelik bir mevkiindeki babadan kalma eve gelip yerleşen Edip efendi, üçkağıtçı ve hırslı amcasını rahatsız eder. Hakkında olur olmaz dedikodular çıkaran amcası Hacı Memiş Efendi sahtekarın tekidir. Dedesinden kalan tarlaların gerçek değerini şehirdeki emlakçıdan öğrenir ve bu tarlaları amcasına satar Edip Bey.  Başörtüsü sebebiyle Tıp fakültesinden ayrılan zaman zaman evine kardeşi Murat’la temizliğe gelen Zehra’nın eğitimi için bankada hesap açar bu parayla.

Zehra ile konuşmalarının yanında çocukluk arkadaşı ve köyün imamı olan Mustafa'yla muhabbetleri Edip Beyde  değişim yapar. Bazen kahvehaneye gider, gençlerle ve köylülerle oturur, üzerine atılmış olan deli iftirasını da böylece boşa çıkarır.

Amcasının mal hırsından dolayı uydurduğu ve Cemile kadın vesilesiyle yaydığı dedikodularda Zehra ile Edip arasında bir münasebet olduğu iftirası atılır. Genç kız bundan zarar görmesin diye başdedikoducu Cemile kadına büyük paralar veren Edip amcasının Hacı olmadığını da öğrenir.

Temiz yaşamak için şehirdeki her şeyini bırakıp terk eden Edip Bey köyde amcasının yaptıklarını görünce nihai hedefini ulaşamayacağını fark eder.  Zehra’dan bir gün önce Ankara’ya geri döner. Zehra, Edip ve İmam Mustafa’nın yönlendirmesi ile başörtüsünü bir defaya mahsus olarak açıp okumayı kabul etmişti çok zorlansa da. Annesinin talebi de bu yöndedir.

Nihayet fark sınavları için üniversite kapısına giden Zehra ve arkadaşları büyük bir arbede daha yaşar. Başörtüsüne uzanan elleri engeller ve kendini korumak için başörtüsünü parmaklarıyla kavrar ve...

Başörtüsü zulmünü çekenlerin nelerle karşılaştıklarını aşama aşama, tek tek, en derinden hissettiren bir eserdi bu. İkna odasındaki sorular: Atatürk’ü sever misin? Evinizin duvarında Atatürk’ün fotoğrafı var mı? Kadın erkek inanıyor musun? Özgür olduğuna inanıyor musun? Sorularının ardından, başınızı açarsanız size burs da veririz teklifi yapılır. Sonra tehdit başlar. Böyle mezun olsanız bile devlette çalışamazsınız, iyisi mi şimdiden açın kafanızı."

Bazen geçmişteki kalan acı günü unutmak gerekir, bazen de acı günler tekrar etmesin diye akıldan çıkarmamak gerekir. Bu eser bize akıldan çıkarmamayı salık veriyor.

Zehra, Edip Bey’in yanına/evine her zaman kardeşiyle beraber gider. Edip Bey onları kahvaltıya davet eder. İstemeyerek oturduğu kahvaltı sofrasında yüksek seviyeli muhabbetler yaparlar.

Kitabın arka sayfasındaki cümlelerden bazı satırlar. “Unutmamak gerekir ki Bir toplumu ileri götüren en etken şeylerden biri de mensuplarının darbeye karşı direnme güçleridir. Halkımız her defasında darbeye ve darbecilere karşı dur demesini bilmeseydi Türkiye bu noktada olmazdı.

Önündeki bu kitap bir toplumun darbelere karşı direnme güçlerini birleştirince ne tür müjdelere gebe olduğunu gösteren bir romandır. Ve bu roman tamamen gerçekleri, ülkemizdeki yaşanmışlıkları anlatan bir eserdir. Eserde gözyaşını, uzaktan da sevebilmeyi, nefreti, emeği, toplumun direnme gücünü ve aynı zamanda dünya dolusu sevgiyi bulacaksınız.”        

Okumak gerekir mi? Tavsiye ediyor muyum? Tavsiye de ısrar ediyor muyum?  Üç tane, üç defa kocaman: Evet evet evet...